Hep yarınlar diyerek hayaller kurdu gençliğimiz. Tozpembe düşlere sığdırdığımız güzellikler, sisler dağılınca birden yok olmaya başladılar. Bir serap mıydı gördüğümüz? Hayret! Hep ileriye gittikçe adımlarımız, engeller büyüdüler.
İlk aşkımız, heyecanlarımız ve… Unutulmayan ne varsa ve ne kadar varsa çekip gittiler birer birer. Hayatı yazıldığı gibi yaşadık, istemekten ziyade! Belki bir tesadüfün yanı başında ve mahkûmduk çizilen geleceğe. Boynumuz bükük ve iç çekerek mecburen yolcu yolunda gerek demişliğimiz oldu.
Bazılarımız belki de aradığından fazlasını buldu. Belkide dünden kalan hatıraları yanında taşıdı ebediyen. Çocuklarında aradı bulamadıklarını. Hayal kırıklarını hiç sezdirmeden, başarı öykülerine kenetledi kendini. Çünkü yapacağı hiçbir şey yoktu.
Yasakların en koyusunu yaşadılar. Ama sustular. Çünkü hayat belli bir mesafede ulaşılan yarının son merhalesiydi. Hem biliyorsunuz, gençlikte dünden çekip gitmişti. Yapayalnız, kalabalıkların arasında sessiz bir çığlık gibiydi varlığımız. Son nefes belki de gece gündüz beynimizi kemiren bütün soruların cevabı gibiydi.
Lakin güneş yeniden doğunca, Tebessümler belirince yüzlerde bir umut diyerek hayat devam etmekteydi. Var olmanın en çekici hazzını elde eder gibi, Tırnaklarıyla tutunarak hayata bende varım demek gerekirdi.
Şimdi yaşadıklarımızın gölgesinde dinlenmekte varlığımız.’’Yaş otuz beş yolun yarısı’’demek dahi dilimizden düştü. Boyumuzu aştı çocuklarımız. Varacağımız duraklarda sessizce bekleşmekte akranlar. Geçmişin muhasebesini yapmaktan yorulan yüzlerinde şimdi bir ürperti seziliyor.’’Korkunun ecel’e faydası yok ‘’bu çok iyi bilinmekte ama ne fayda bütün çizgili yüzlerde hüsranın acısını yazıyor bütün gazeteler.
Sağlama almak gerek kendimizi ama nasıl? Var oluşumuzun nedeninde gizli değilmidir bu?
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta