rII. VERSİYON
Körolası
2. kere geldi padişah göreve.
öçalan işbirlikçileri mecliste,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
gerektiği kadar belirtmeli, teşvik edicilk vs. gerisini gerekli merciler akletsin artık
evet,dediğinde haklısın. milletin kendi kararı çizecek...
nlamadıkları bir şey var güneydenim. ne kadar kandırmaya ve yalana devam ederlerse o oranda bu geri tepecektir. böyle insanlar tarihi sürüklememişmi tarih boyu yaws. etki tepkiyi kini doğurur. bunu akılda tutarak, fazla demokrasi dersi vermeye kalkışmamalılar yurttaşa.
merhaba sevgili Ümran. umarım dediğin gibi olsun. ah ah ümrancım canım arkadaşım.. umarım geçicidir. fazla da yazamıyorum burdn. aslında uzun bi yorum hazırlamıştım.
neyse dün gece aklıma şu geldi. paylaşayım.İngiliz ve Türk eğitim sistemlerinde, yetiştiriliş tarzında; eş koşullar zemini hazırlanmalı belki de. Bir çıkış noktası olarak bu ikisi bütünleşebilirse, dünyaya da yayılabilir. ve bir noktadan sonra, tarih dönüşmüş olur. Aksi olur da bir Türk-ABD savaşı patlak verirse, bir nevi dünya savaşı demek bu. Etkileri dünyada, çok çeşitli sezilir. Yani uzun vadede kesine yakın bir çözüm veya uzunca bir savaş. Hangisini istediğimize karar vermeli. Çözüm olanı için, böyle bir çözüm yapılabilirse, bence, küresel ısınmanın da kolayca önü alınabilir. Küresel ısınmayı da ozon deliği mevzuundaki gibi bir yapıcı sürece iteklemek olası. Ama tabi demeye gerek yok. O zaman, bunlar oldugu vakit, TC'de de ehil kişiler olması gerekecektir hükumette.
bazı şiirler hazırladım dönünce ekleyeceğim. ankara'dayken de biri bitmek üzereydi. sonra görüşürüz cn dostlar.
dua edelim de gül gelmesin,ablilerin bizi sindirmesi zor ise bu imkansız. çünkü suçlu insanlar, yeri hapis olan insanlar cumhurbaşkanı yapılamaz. Burası hukuk ülkesi. Geçmişleri şaibeden tabi ki öte ve hala bir de utanmadan bunda direten bu tipler -ki bir sülük gibi halkı kandırıp emiyor- politikadan çekilsin, mide bulandırıyorlar.
dışımızdaki karmaşalar,içimizde de karmaşa yaratıyor...
Sevgili Akın...
Şair olsak da olmasak da,düşüncelerimizi açığa vurmak ve savunmak en doğal hakkımız.
Demokrasi,önümüze getirilenlere uyum sağlamak değil;aynı zamanda eleştirmek,savunmak,irdelemek ve en önemlisi halkın gerçek hak ve özgürlüklerini kötüye kullananlara karşı koyabilmektir..
Hükümetler geçicidir:aslolan halkın kendi geleceğine sahip çıkmasıdır..
sevgilerle Akıncığım..
bi bakıma hayat gibi. neresi sanal neresi gerçek.. ölümden sonra mı gerçek burası mı. belki her ikisidir ya da ikisi a(y)nıdır.
-
haklı olabilirsiniz ama ben buna katılırsam herkesin kendi özgür iradesini reddetmiş olacağım. segiler ahmet erdem cok sağol görüşüne. umuda, sevgilere bir kapı hayat
teşekkür ederim. bence bu yorumunuz da cok değerli. bilirsiniz ki, bu sizin değerli olup olmamanızdan değil kuşkusuz. olgun ,sağlıklı, huzur barındıran ve geleceğe götürence yapıcı bir yorum teşekkürler
İlginç bir çalışma. Ancak çok fazla politik. Bence gereksiz
Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta