* Kendimi Ararken Kaçıyorum *

Funda Gülseven
132

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

* Kendimi Ararken Kaçıyorum *

Günlerdir yoktum biliyorum... Yalnızlığıma kavuşup, yalnızlığıma sığınıp kalabalığa katıyordum kendimi... En güzelini yaşıyordum yalnızlığın... Varlığımı kalabalığın çoğulluğuna katıp tekilliğimi çoğaltıyordum... Tekilliğimi çoğaltırken içimdeki çoğulluktan arınıyordum... Sonra yine o çoğullukla tümleniyordum...

Ne demişler ‘Kendini bulmanın en kolay, en etkili yolu kendinden kaçmaktır! ’. Böyle mi demişler? Kim demiş? Laf aramızda ben dedim sanırım, yine özene bezene bir cümle, bir anlam kattım hayat diline, hayatımın diline... Yine bir felsefe yarattım kendimce... Kendimi aşarak... Kendimden taşarak...

Peki niye? Nedir bu cümlenin altındaki anlam? Kendimden kaçmak... Kendimi bulmak... Kendimden çıkıp kendime dışarıdan bakmak... Kendi içimde cevaplarını bulamadığım sorgulamalarımı dışarıdan üçüncü bir göz olarak görmek, cevaplamak... Kendi savunma mekanizmalarımı yıkmak... Kendi duvarlarımı yine kendim yıkmak... Subejktifliğimden arınarak objektifliğimi yakalamak...

Nerden nereye? Aslında bugün bambaşka duygu ve düşüncelerle yazmaya başlamıştım, başka bir olayı, başka bir konuyu ele alacaktım tüm toplumsal duyarlılığımla... Yine hayattaki acılı yansımalarına dem vuracaktım insanoğlunun... Yine isyanlı tepkimelerle dolup taşacaktı satırlarım... Yine kalabalıktan biri olacaktım, kalabalığa dışardan bakıp kalemine yansıtan... Yine sosyal olacaktım... Olmadı... Bu kez kalabalığın çoğulluğundan çıkıp kendimin tekilliğine ulaştı satırlarım.... Sosyallikten çıkıp kişisel psikolojime indirgendi cümlelerim... Aslında normal ve son derece doğal... Toplumsallaşmanın temeli bireyleşmeyle atılır... Bugün izninizle bireyleşeceğim... Bencilleşmeden....

Evet, nerde kalmıştık? ‘Kendini bulmanın en kolay, en etkili yolu kendinden kaçmaktır! ’demişler, daha doğrusu demişim, diyorum... İşte yine kendimden kaçtığım, sonrasında yine yavaş yavaş kendimi bulduğum sancılı, sorgulu, umutlu bir dönemden geçiyorum şu anda... Belki de bu yazım son durağı olur bu bitmez sandığım, benliğimde uzayıp giden bu yolun... Belki bu yazı dışardan içime yansımamın dışa vurumudur kelime kelime... Belki satır satır analizim dökülüyordur; harf harf tekilliğimi çoğulluğuma, çoğulluğumu tekilliğime katıyorumdur...

Sanırım hayır, korkarım hayır... Bu yazım olsa olsa o yolun başlangıcıdır... Fizibilite çalışması yapılmış iç projemin altyapı çalışmasıdır ancak... Yazılı dışa vurumudur... Kendi kendimle ön sözleşmemdir hayatıma dair tüm proformalarımla... Kendi kendime siparişimdir... Tüm ihraç fazlası duygularım, tüm ithal artığı düşüncelerimin raporlarıyla....

Cümlelerim ne kadar alakasız kavramlara dayalı farkında mısınız? Kimisi psikolojiye, kimisi sosyolojiye dair... Kimisi ise mühendislikten muhasebeye ulaşan terimler dehlizinde... Sosyal ve teknik bilimlerin ortaya karışık bileşkesi niteliğinde... Aslında hayat da öyle değil mi? Hayat da ortaya karışık bir bileşke değil midir insanoğlu için? Hesaplar, hesaplaşmalar, hele ki iç hesaplaşmaların bileşkesi değil midir?

Dedim ya bugünlerde kendimle görülecek hesabım var... Kendi mizanıma diziyorum hayattan alacaklarımı ve vereceklerimi... En çok da kendime borçlarımı... İnsan en çok kendine borçluyken borçlu olmaz mı hayata? Ben kendi borç batağımda boğulmaktan korkuyorum... Senetsiz, kefilsiz iç borçlarımı kapatmaya çalışıyorum tüm fazla mesailerimle... Bir iktisadımız eksikti o da girdi yazıma... Boşuna bileşke dememişim görüldüğü üzere...

Merak etmeyin anatomiden girip iç mimarlıktan çıkmayacağım bu yazıda... Hoş kendimi salıversem tüm bedensel ve ruhsal anatomimi de yansıtacağım sizlere, ruhuma sinen, psikolojimi şekillendiren iç mimarimi gözler önüne sereceğim... Ancak henüz içine yerleşmeye müsait olmayan müstakil bir ev niteliğinde iç dünyam, içerisinde bulunduğu siteden bağımsız davranmaya çalışan... Dışa açan balkonlarımı inşaa ettikten sonra özgüven terasımdan sesleneceğim sizlere, ancak o zaman tam anlamıyla görüneceğim, göstereceğim kendimi...

Kandırdım! Yazımın başlangıcında ruh çıplaklığımı ortaya koyacağımı sanmıştınız değil mi? Daha doğrusu ben sanmıştım... O yüzden sizden çok kendimi kandırmış oluyorum daha çok... Yok, yok aslında kandırmadım... Zaten söylememiş miydim bu sadece bir altyapı çalışması diye? O zaman kendime ve sizlere karşı yalan söylemiş olmam değil mi? Olmam tabi... Ben tüm dürüstlüğümle ilan etmişim zaten bunun bir ön sözleşme olduğunu... O yüzden durduk yere, boş yere kendimi itham etmenin ne anlamı, ne gereği var? En iyisi ben ön sözleşmenin ilk maddesine kendimi hırpalama sebeplerimi ve bundan nasıl kurtulabileceğimi koyayım...

Şimdi izninizle ben çekiliyorum... Dedim ya ön sözleşmem için proformalarımı düzenleyeceğim daha, mizanımı dengeye oturtacağım... Daha ilk durağındayım yolumun... Daha yolum uzun... Arkamdan bir kova su döker misiniz? Kendimi bulup geri dönüşüm kolay ve erken olsun diye... Sahi siz beni bekleyecek misiniz hayat kapılarınızın önlerinde? Geldiğimde bir demli çay kıvamında sıcaklığa bürüyecek misiniz tüm insani değerlerinizi? Şimdiden söyleyin bana, ki ona göre rotamı çizeyim kabataslak yol haritamı...

Funda Gülseven
Kayıt Tarihi : 15.9.2007 10:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Serdar Coşkun
    Serdar Coşkun

    yüreğ,n,ze sağlık

    Cevap Yaz
  • Ramazan Gökçe
    Ramazan Gökçe

    Ne demişler ‘Kendini bulmanın en kolay, en etkili yolu kendinden kaçmaktır! ’. Böyle mi demişler? Kim demiş? Laf aramızda ben dedim sanırım, yine özene bezene bir cümle, bir anlam kattım hayat diline, hayatımın diline... Yine bir felsefe yarattım kendimce... Kendimi aşarak... Kendimden taşarak...

    tebrikler,,mükemmel anlatım,,emeğinize sağlık

    Cevap Yaz
  • Mustafa Yaralı
    Mustafa Yaralı

    Funda hanım;Şunu hiç birimiz unutmamalıyızki
    hayat her zaman 'ben' merkezlidir,insan he şeyden,herkesten kaçabilir ama kendinden asla,kaçtım dediğiniz yerde ilk karşılaştığınız yüz sizin siz olan yüzünüzdür.Bir zamanlar bende sizingibi kaçmaya çalıştım,terki diyar eyledim ve sonunda;
    Ne farkeder uzaklara gitsemde,
    Ateş yüreğimde,çile ensemde,
    Gurbeti vatana tercih etsemde,
    Kaçamam kendimden,ben yine benim,
    Gölgem gibi sanki,bahtım,kaderim.

    Diye başlayan bir şiiri;

    Mapusane sanki şu sonsuz alem,
    Tel örgü içinde tutsaktır gayem,
    Beni hiç kimseler anlamaz madem,
    Eyyy sahte büyücü bahtımdan el çek,
    Sar beni hakikat,sev beni gerçek.

    diyerek O kaçtığım kendmi Hacı Bektaşın dediği gibi;

    Hararet nardadır saçta değildir,
    Keramet hırkada taçta değildir,
    Her ne arar isen kendinde ara,
    Kudüste,Mekkede,Haçta değildir,

    dediği gibi,Kendi gönül deryama daldığım zaman gördümkü,o dışarıda zannettiğim her şey benim kendi içimden başka yer değilmiş.Sizinde içinizdeki kargaşanın çözülüp gönlünüzün ferahlamasını,kendi içinizdeki kendinizi bulmanızı diliyor,Saygılarımı yolluyorum

    Cevap Yaz
  • İrfan Karapınar
    İrfan Karapınar

    Sürükleyici ve etkileyici bir yazı...Kaleminiz çok iyi...Konuşur gibi anlatıyorsunuz...Tebrikler...Saygılarımla...

    Cevap Yaz
  • Mahperi Koç
    Mahperi Koç

    Çok güzel canım.Tebrik ediyorum.Kalemin daim olsun.Sevgilerimle Mahperi KOÇ

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (14)

Funda Gülseven