Kendimi anlattım Şiiri - Rahim Recep Akdora

Rahim Recep Akdora
236

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Kendimi anlattım

kendimi anlattım

Köyde tarlalarda iş yaparken zaman zaman rüzgar yırtık gazete parçası getirirdi. Ben onu alıp cebime sokar ve dinlenme faslında yazılarını okurdum. Ağabeyim ve annemin yerine gelmiş olan teyzem bana gülerlerdi. Ben aldırmazdım onların gülmelerine. Gazetenin eskisi olmaz mantığı ile okumama devam ederdim. Askerlik çağıma geldiğimde maden ocaklarında çalışarak askerlik yapılacağı söylendi ve gittim gönüllü olarak yazıldım. Bizimkiler çok karşı çıktılar. Çünkü maden ocaklarında çalışanlar ya bir kazaya, yada kurtuluşu olmayan hastalığa kapılarak gencecik ölüyorlardı. Ben tahsilsiz kalmaktansa gencecik ölmek daha hayırlıdır dedim ve kararımdan vazgeçmedim. Maden ocaklarına başladım, gece okulunda liseye yazıldım. Zordu ama inadım inat liseyi bitirdim. Daha sonra açık öğretim sisteminde madencilik teknik okulunu daha sonra da Sofya da bulunan madencilik yüksek okuluna kaydımı yaptırdım. Oradan ismimi değiştirmeye yanaşmadığım için diploma alamadım. Olsun. Bir köy çocuğu fakirliğin engellerini kırarak ta oraya kadar okumayı başarmıştı. Bu başarılarımın ana hedefiydi.
Şiir ne zaman mı yazdım?
Tarlalarda yırtık gazete parçalarını okuduğum zamanlarda şiir de yazıyor, Türkçe yayınlanan gazetelere gönderiyordum. Çeşit içerikte yanıtlar alıyordum. Lakin son gönderdiğim şiirime gelen yanıt beni duraksamaya yetti:
“Siz şiir yazmayı bırakın, adınızı bile doğru dürüst yazamıyorsunuz! ” yazıyordu.
İnadım inat okumaya, yazmaya devam ettim. 1966 da ilk şiirimi yayınlatmayı başardım. Ve ayni şiiri,ayni ayın içinde Sofya radyosunda okudum ve yayınlandı. Ve çorap ilmiği çözülmüştü bir kere ipi çektikçe geliyordu. Radyo, gazeteler, dergiler benden şiir yayınlamak için adeta yarışıyorlardı. Şiir yarışmalarında ödül almakta nasip oldu.
Bu da ikinci hedefimdi.
Sen hiç yanlışlık yapmaz mısın diyorsanız, evet yapıyorum. İlki babama inat Hıristiyan bir kadınla evlendim. Kadının Hıristiyan olmasından önce kadın olmasıydı yanlışlığım. Ben bekar, maddi durumu iyi, kendimi hiç beğenmesem de kasabanın kadınları beni yakışıklı da buluyorlardı.
Bütün kasaba kadınları bana küsmüşlerdi. Ama ben evlendiğim kadınımla beni sınır dışı ettikleri güne kadar yaşadım.
29.Kasım 1984 de artık Türkiye’deydim. Yeni bir dünya. Ana dilim Türkçe olmasına rağmen ve ben Türkçe’mi konuşurken tek Bulgarca söz katmayan ben burada nasıl konuşacağımı şaşırmıştım. Buraya geldiğim zaman kötü bir zamandı. Buraya geliş şeklimden herkes şüphe duyuyordu. Çok insanlar çeşit senaryolar uyduruyordu. Ben kimsenin düşüncelerine karşı çıkmıyor kendi ilkelerimle yaşamaya devam ediyordum. Paranın önemini çok iyi biliyordum. İlkin onu bulmalıydım. Bir dergide çalıştım. Aldığım para yol masraflarımı kapatmıyordu. Bir gün kahvede bir inşaatçıyla tanıştım. İnşaatlarda yevmiyelerin güzel olduğunu anlattı bana. Ben hemen inşaatlarda çalışmayı göze aldım ve ertesi gün inşaatlarda iş aramaya başladım.
Artık inşaatlarda amelelik yapıyordum. İkinci ay duvar örmeye başladım. Altı ay sonra kendi başıma inşaat yönetiyordum. Tabi taşeron işi… bir gün kendi başıma iş yapacağıma inanarak işimi kaliteli yapmaya gayret gösteriyordum. Uzun sürmedi. Seksen yedinin yaz aylarında kendi başıma iş almayı başardım. Artık maddi durumum düzelmeye başladı.
Şiir burada da aralık vermedi. Şiir yazıyordum. Bir gün kahvehanede tek başıma otururken “Çağrı” başlığı altında bir şiir yazdım. İçeriği Bulgaristan da Türklere yapılan işkencelerdi. Kahvede Süleyman Rodop adında genç bir gazeteci varmış. Bir ara benim yanıma geldi. Beraber birer çay içtik önümde kağıdı aldı ve yazdıklarımı okudu. Sakıncası yoksa bunu ben alayım, zaten ben de bu konuda bir yazı hazırlıyorum. Orada kullanayım dedi. Evet “ses” dergisiydi sanıyorum ertesi hafta orada şiirim yayınlandı. Ardından “Ezan Sesi” şiirimi yazdım. O şiir ilk kendi sesimden TRT İstanbul radyosunda yayınlandı. Sonra çok çeşit dergilerde ve gazetelerde, hatta yurt dışında yayınlandı. Şiirlerin ardı gelmiyordu. Ve kimse benim inşaatlarda amelelik yaptığıma inanmıyordu. Ardından kitaplar geldi. 1986 “Beklenen Gün” 1991 de “ Mesaj” ve bu arada “BAKANOLOJİ” derneğinin başkanı seçildim. İnşaat dernek derken bir yükün daha altına girdim. Bulgaristan’dan yeni gelen yazar, şair arkadaşlar kendilerini tanıtacak açık kapı bulamadıklarından bunalıma girmişlerdi. Bu nedenden dolayı bir dergi yayınlamayı akla koydum ve başardım. derginin başına da bulgaristanda bana 'sen şiir yazmayı bırak, doğru dürüst adını bile yazamıyorsun! ' diye yanıt yazan rahmetli Ahmet Şerif Şerfli'yi getirmiştim. daha sonra kadim dostum, ağabeyim Sabahattin Bayramöz Türkiye'ye gelince derginin başına geçti. dergi içerik ve dizayn açısından çıtasını haylice yükseltmişti ki, İlk başlarda yanımda olacaklarını vaat edenler bir bir uzaklaştırdılar. Nedeni de çamur atma edebiyatına karşı oluşumdu. On beş sayı yayınladıktan sonra dergicilikten vazgeçtim. Kendimi inşaatlara ve şiirlere bıraktım. “Ölçünme” “Damıtıl” “Ben Şair Değilim” ve Bulgaristan’dan karımın yolladığı şiirlerimi “Unut Beni” kitabında toplayarak kendi imkanlarımla yayınladım. Ben profesyonel olmadığım için kitap satmayı hiç düşünmedim. Onlar beni sevenlere hediyem oldu. Üçer bin adet bastırmama rağmen ilk ikinin dışında kitabım yok. Bilgisayarım yanınca bilgisayarımdan da silinince artık onları hediye ettiğim kişilerden bulup yeniden bilgisayarıma kaydedeceğim.
Bunların dışında “Yaşım Altmış” adı altında yeni bir kitap hazırlamıştım maalesef olanaklarımın kısıtlı oluşundan yayınlayamadım. Ve ondan sonrakiler de bir kitaplık oldular.
İki de roman yazmıştım. Birini yazıcıdan çıkartmıştım. Diğeri yandı kül oldu. Yeniden yazabilir miyim deneyeceğim.
Sanal alemde bir çok dostluklar edindik. Belki kim bu ihtiyar adam diye düşünürler diye hayatımın bir özetini çıkardım.
Beni sayıp okuyanlara en içten saygılarımı sunarım.

Rahim Recep Akdora
Kayıt Tarihi : 26.12.2006 13:23:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Filiz Kalkışım Çolak
    Filiz Kalkışım Çolak

    vay hocam şiirlerinizi okumaktan kendimi alıkoyamadım..ve bu yazınızı sonra okurum diye hep es geçtim..halbu ki sizi anlatıyormuş...sizin hayranınız olarak sizi bunca merakım halbuki bu satırlarda gizliymiş...size gülen aileniz sizinle ne kadar grur duysa azdır...nereden nereye...insan sanatçı doğmaya görsün bir kere önünde kim durabilirki...üstelik böylesi meşakkatli bir yaşama rağmen...size sonsuz saygılarımı sunuyorum...

    Cevap Yaz
  • Yakup İcik
    Yakup İcik

    sizler okunmayacak insanlardan degilsiniz degerli agabeyim..siz gercek bir sair..siz gercek manada türk edebiyatinina verdiginiz güzelliklerle zengin kilanlardansiniz...saygilar

    Cevap Yaz
  • Ahmet Ayaz
    Ahmet Ayaz

    Kaleminize sağlık
    Ahmet Ayaz

    Cevap Yaz
  • Mehmet Çoban
    Mehmet Çoban

    Umarım, bölüm bölüm devam ettirir ve çok güzel bir tarih ortaya çıkarırsınız. Yaşanmış, sıcak, gerçekler üzerine kurulu hayat hikayeleri, insanlık tarihinin önemli belgeleridir. Özellikle kamera sistemi kullanılarak dile getirilirse. Yani, olayları tüm gerçeği ile anlatma, duygulardan arındırılarak gözlemci gibi görerek anlatma sağlanırsa büyük bir belgesel olur. Olaylarda bir düşüncenin olayın tarafı olsakta, karşı tarafında düşüncelerini tavırlarını, niye öyle yaptıklarının kendilerini haklı gördükleri yanlarıyla dile getirirsek, o zaman mükemmelliği tartışılmaz hikayeler ortaya çıkar.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Rahim Recep Akdora