GİDİŞ
bir önceki değil gittiğim aynı yol
her gelen şeffaf bir ağaç dikmiş
göğüsleri görünüyor genç kızların
nesneler giz tutmuyor, bozkır aynı
bu iklimde yumuşak çamaşır bulunmaz
ayağıma takılıyor kararan hareli gözlerine ulaşacakken yol
ufak tepelerde gölgelerini yitirmiş pembe bulutlar
şişşşttt!
'hüzünlü orospuları' uyanacak öbür dünyanın
yakınlaşsak kilometre taşları gibi azalır mı yaş farkımız
gri şehrin bu mu
nasıl izbe otelleri
nasıl boş
ana yoldan geçenler beni göremezler
şu ara yolun sonundayım
herkes birbirine benziyor
ve perspektif denen bir şey var
VARIŞ
bakamıyorum kimse var mı pencerende
sırtımı dönüp giriyorum istasyonların en minyatürüne
tartıcı çocuklar
sırt çantası alacaklarmış terliklerimin bir gramıyla
trenler sevmeyi bilmez beklemeyi de
gişeler kapalı
ben de seni almadan gidecek değilim zaten
duvara yaslanıyorum, taş fısıldayacak
kara dut çayına erecek nasılsa yolum
gordion düğümü çözülüyor
sol elimde tuttuğum eğreti masumiyeti avucuna bırakıyorum
çekirdek yolunda çitlenmeden kalabilen kızlar var
marketlerin kasalarında neskafe kokuyor turuncu saçları
tüm şehrin günahını sırtlanmış yedi deli
ve
papyonlarını evde unutmuş damatlar
saymalı kaç çiçekle çıkarır bu yazı ıhlamurlar
DİNLENME
bir sıçrayışta pencerenden giriyorum
bilmediğimiz ağaçların isimleri takılıyor dirseklerimize
sözümü sıkıştırıyorum avucuna
cin çarpacak beni
herkes bir şeyleri
yakınlarda bir yerlerde yayınlarını büyütüyor nehirler
dilimle çiziyorum sırtına kader çizgini
hırsız kargalar üşüşüyor
falcı kadın diyor ki, doğum kaydı olmayan bir çocukmuşsun
maymuncuk lazımmış avucunu açmaya
GİDİŞ, VARIŞ, DİNLENME
tıslayarak duruyor tren
el sallayanımız olmayacak
anaç tavuklarla birlikteyiz
kırıp yiyoruz yumurtalarını
sabahın sisi bulaşıyor üstümüze
ıslanıyor her yan
müzik mi şehir mi anlayamadığımız derin bir mavi
yılan saçlarıyla kadınlar geçiyor dört bir yana
dönüş yolu
benim yolum, seninki, karışıyor birbirine
senden önce gelip ilk karşılaştığımız yerde bulsaydım seni
bilezik gibi geçebilirdim dünyanın koluna
köz olacaksın
öpüşlerinden artan sandalyem boş
öldüren Bill gözükmüyor ortalarda
DÖNÜŞ
ilk kurtarılacak dolaplardan birinde
yeni doğmuş bir kaplumbağa olsaydı
yavaşlatabilirdik zamanı
ara sıra su serperdi yatışmayan saçlarımıza
dönünce sor tartıcı çocuklara
kaç kiloymuş terliklerim
sende bıraktığım masumiyetime sarıl
ben tanıdık bir ağaç bulup
gölgesini yokluğunla sulayacağım
*Mühür dergi'nin 12.sayısında yayınlanmıştır
Betül YazıcıKayıt Tarihi : 8.1.2007 00:48:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Kendime yolculuk *
GİDİŞ
bir önceki değil gittiğim aynı yol
her gelen şeffaf bir ağaç dikmiş
göğüsleri görünüyor genç kızların
nesneler giz tutmuyor, bozkır aynı
bu iklimde yumuşak çamaşır bulunmaz
ayağıma takılıyor kararan hareli gözlerine ulaşacakken yol
ufak tepelerde gölgelerini yitirmiş pembe bulutlar
şişşşttt!
'hüzünlü orospuları' uyanacak öbür dünyanın
yakınlaşsak kilometre taşları gibi azalır mı yaş farkımız
gri şehrin bu mu
nasıl izbe otelleri
nasıl boş
ana yoldan geçenler beni göremezler
şu ara yolun sonundayım
herkes birbirine benziyor
ve perspektif denen bir şey var
VARIŞ
bakamıyorum kimse var mı pencerende
sırtımı dönüp giriyorum istasyonların en minyatürüne
tartıcı çocuklar
sırt çantası alacaklarmış terliklerimin bir gramıyla
trenler sevmeyi bilmez beklemeyi de
gişeler kapalı
ben de seni almadan gidecek değilim zaten
duvara yaslanıyorum, taş fısıldayacak
kara dut çayına erecek nasılsa yolum
gordion düğümü çözülüyor
sol elimde tuttuğum eğreti masumiyeti avucuna bırakıyorum
çekirdek yolunda çitlenmeden kalabilen kızlar var
marketlerin kasalarında neskafe kokuyor turuncu saçları
tüm şehrin günahını sırtlanmış yedi deli
ve
papyonlarını evde unutmuş damatlar
saymalı kaç çiçekle çıkarır bu yazı ıhlamurlar
DİNLENME
bir sıçrayışta pencerenden giriyorum
bilmediğimiz ağaçların isimleri takılıyor dirseklerimize
sözümü sıkıştırıyorum avucuna
cin çarpacak beni
herkes bir şeyleri
yakınlarda bir yerlerde yayınlarını büyütüyor nehirler
dilimle çiziyorum sırtına kader çizgini
hırsız kargalar üşüşüyor
falcı kadın diyor ki, doğum kaydı olmayan bir çocukmuşsun
maymuncuk lazımmış avucunu açmaya
GİDİŞ, VARIŞ, DİNLENME
tıslayarak duruyor tren
el sallayanımız olmayacak
anaç tavuklarla birlikteyiz
kırıp yiyoruz yumurtalarını
sabahın sisi bulaşıyor üstümüze
ıslanıyor her yan
müzik mi şehir mi anlayamadığımız derin bir mavi
yılan saçlarıyla kadınlar geçiyor dört bir yana
dönüş yolu
benim yolum, seninki, karışıyor birbirine
senden önce gelip ilk karşılaştığımız yerde bulsaydım seni
bilezik gibi geçebilirdim dünyanın koluna
köz olacaksın
öpüşlerinden artan sandalyem boş
öldüren Bill gözükmüyor ortalarda
DÖNÜŞ
ilk kurtarılacak dolaplardan birinde
yeni doğmuş bir kaplumbağa olsaydı
yavaşlatabilirdik zamanı
ara sıra su serperdi yatışmayan saçlarımıza
dönünce sor tartıcı çocuklara
kaç kiloymuş terliklerim
sende bıraktığım masumiyetime sarıl
ben tanıdık bir ağaç bulup
gölgesini yokluğunla sulayacağım
*Mühür dergi'nin 12.sayısında yayınlanmıştır
Betül Yazıcı
ÖZE DOĞRU YAPILAN YOLCULUK İNSANIN KENDİNİ VE NETİCEDE YARATICISINI TANIMASINI SAĞLAR GÜZEL BİR ŞİİR KUTLUYORUM GÜÇLÜ KALEMİNİZİ BENDEN ON TAM PUAN BU ENFES ŞİİRE İLHAMINIZ DAİM OLSUN CANDOST SELAM VE SEVGİLERİMLE
TÜM YORUMLAR (3)