kendi içimde vurdular beni, çok kanıyor yüreğim, çok kanlıyım. Çaresizim, seni sevgili olarak beynimdeki her hücreye aynı özenle işledim, o andan beri umutla-umutsuzluk, yaşamla-ölüm arasında kaç kez gidip geldiğimi, hangi sözlerimle analatabilirim sana... Yaşamımın bir yüzü ölüme dönük, o en ince çizgisinde ben senin verdiğin umutla vardım. İnsandım; dürüsttüm... Mutluluksa, önce senin mutluluğun asıldı.. Seni gönül kıblem bilip, yüzümü döndüğümde, nice zor bedellerle birikerek beni yaşamdan koparan ne çok kahır barındırıyorum içimde... Yine de 'önce sevgili' dediysem, aşka inandığım içindir... Bu yönelişimle bir şey kazanmayı da beklemiyorum. Bir armağan olarak bana sunulacak değerler varsa, bu kendiliğinden gelirdi, gelmeliydi... Ama beklenti içinde olduğum için değil, aşk gerçekse, yalınızca bu nedenden dolayı gelmeliydi... Yüreğe karşı, mert yürekti özlemini duyduğum ve aslolan... Birlikte çoğalmak buydu, birlikte sevinçleri biriktirmek de... Sevseydin eğer yarının kaygılarından kopup, biz kazanacaktık sevgili... Küçücük bir sevincine bütün ömrümü adadığım, umuduna canımı vermeye hazır olduğum ey güzel insan... Gözümün ışığı, kalbimin ilacı sevdiğim... Gülümsemelerine ve tebessümüne bir kez daha ne zaman tanık olacağım... Sanırım yorgunsun, benim yüreğimin dert ortağı... Kendine de iyi bakmıyorsun, mütevazi ve merhametli yarim...Ne durumda olduğumu, hangi güç bedellerle yaşamaya çabaladığımı bir bilsen, beni bu kadar üzmezdin biliyorum ve inanıyorum. Eğer yegane gayemiz yaşamaksa dimdik, onurlu bir hayatı önce sen derim... Sen iyiysen ben bunca kedere rağmen ben daha mutlu olurum. Senin yüzünde gördüğümde gülücükleri, güllerin rengi tonunda kırmızı yanakların, bir bebeğin masumluğunca saflığın ve mahzun bakışın... Benim için dünyanın en önemli hazinesidir sevgili... Çünkü delicesine ve ölümüne seni seviyorum...
İzmit / 20.10.2002
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim