Kenanî Yurduna Serzeniş Şiiri - Osman Ba ...

Bir Ekim sıcağında sefere nâmzet olduk
Kasıma göz kırparken Kenan diyarı bulduk

Mescitte edâ edip sabahı öyle çıktık
Tayyârede güneşe bir günaydın bıraktık
Sıra sıra yürürken Mustafa bey ardından
Tebessümler aldık Ebu Yunus kırâtından
Gölgesi gölgemize karışan bir diyâra
Fâtihalar ikrâm ettik birçok bahtiyara
Hasretin meyveleri portakal ve nardan
Şerefiyle nasîplendik mukaddes diyârdan
Uzaklardan tutulan bu mahzûn mâtemimiz
Mütecâviz ellerde mescit ve mahremimiz
Hürmetle sükûtumuz Selman-ı Fârisî’ye
Ne Rabbânî kulmuş Râbia’tül Adeviyye
Ahdimizle yüzleştik sonra Zeytindağında
Kanuni’yi yâd ettik Kudüs’ün surlarında
“La İlahe İllallah İbrahim Halîlullah”
Meğer buymuş âleme aşiyan Hâkimullah
Tarihin lisânıyla nakşolmuş sokakları
Var olmak çabasında gördük insanları
Bir tahta merdivenmiş bu lisânı anlayan
Tek ben mi idim çan sesini yabancılayan?
Bu sesle çehre vasat bir hale bürünmüştü
Ardından ezân ile bu vasatlık sönmüştü
Acı ve elem yolu her milletten bir izle
Varlık simgesi belki bir horoz bir perhizle

Bir Ekim sıcağında sefere nâmzet olduk
Kasıma göz kırparken Kenan diyârı bulduk

Cebel-i mükebbirden teşrîf eden Ömer’in
Konuştuk lisânıyla her taşın her mermerin
Bir Davudî makbermiş Müslümanların hâli
Her kapıdan girince gördük bu izmihlâli
Fâtihler devri bitmiş kâşifler devrindeyiz
Esâret bucağında pek metin bir müzeyiz
Yürüdük dükkân dükkân iz iz ve adım adım
Hürremi anlayınca bin rahmetler yolladım
Hayran kaldık Memlûklü’nün ince san’atına
Yine rahmet olsun Zengi’nin aşkar atına
Ne büyük ihtimâm ki minberdeki işleme
Gıptayla baktık her çini ve hattât kaleme
Makâm-ı Halilullah sinemizde bir düğüm
Yalınız parya imiş hem sezip hem gördüğüm
Sâde sükût ettim Şerif Hüseyn makberine
Bilsin ki gâvur sultan olmuş onun yerine
Mûsa ziyâretgâhı münzevî tepelerden
Hayır du’âlar aldık birçok şâd yüreklerden
Saksağanın kedinin zeytinin ve hurmanın
Anladık her hikmetini Müslüman olmanın

Gönülden selam olsun Kenanî yurduna
Allah nusreti verir her Yusuf kuyusuna