kuru soğukta,
sarı bir yağmurluğu vardı..
üstünde..
parmak uçlarındaki nikotin sarısı
bu gün yada dün serbest kalmıştı,
hamam böcekli yalnızlığım vardı,
içimi kemiren kurtçuklara teslim olmuşken..
senin gibi, korkuyordum böceklerden..
asılarak, yüreğimin tutunacak son yerine
darağcına salıncak kurdum,
bir kukla kendini astı,
ustasının parmaklarında ipi..
canlıydı,
kuklanın cesedi…
kuşların, şapkasına yuva yaptığı
- I -
bir saatlik öğle tatili,
arka bahçeye çıkardık.
klima motorlarının olduğu,
gürültülü,
kaza yaptığı bisikletinin
tekerleklerini taktırdı sandalyesine
o tekerlekler gibi,
zincirsiz bağlanmıştı sandalyeye
artık elleriyle çeviriyordu onları
bana ait hiçbirşeyden,
kurtulduğumu zannettiğim
bu evde,
gidişinden çok sonra farkettim
duvardaki tablonun köşesine,
sıkıştırılmış resmi..
ne zaman öleceğini,kim bilebilir.
idam mahkumundan başka..
ölmekten daha ağır,
bu ceza…
nasıl beklenir,
ağzımı dayayıp avuçlarına
bir yudum su içer gibi
düşündüm seni
yokluğunun çölünde
bu sabah,
senin fincanınla içtim çayımı
elim yandı tutarken fincanı
kulpu kırılmış
evdeki uğursuz ayna
tutunamadığım, bir yalnızlık bırakmış
rulet masası gibi,
dönerken dünya,
hep siyah geldi…
kırmızı geldiğinde ise,
rulet,
Neden cevap yok Hongoust'ta...
Gölge gölgen olmak
yüreği küpe... kırmızı küpeler :) tek kelime- çok güzel....