Mutlu insanların yaptıkları gibi kollarımı iki yana açıp esneyerek uyanmıştım, hafif bir rüzgarın eşlik ettiği insanda üstü açılan araba sahibi olma arzusu yaratan türden bir havaydı o gün, tren işe gitmek için bekleyen, banliyölü uyuşuklar sürüsünü uyandıran düdüğünü öttürüyordu, trafikte sıkışmış yada önemli bir toplantıya geç kalmış gibi iç çekiyordum, ve yanımda arada bir kirli mendiline dolu dolu sümküren yaşlı bir amca, karşımda baş parmak yukarı hareketi yaparak trende'kilere karşılık veren bir çocuk, diğer arka fonda ise çocuklardan birinin meyve suyu kutusunun dibinde kalanı höpürdetişi, çocuk parkında buluşma ilk öpüşmelerimizi ikimiz içinde her şeyi değiştiren o itkisel suçun gerçekleştiği yeri bir kez daha ziyaret etme planım romantik bir hareketti, oysa birisi cinayet işlediğini itiraf ettikten sonra, söylenecek ne vardı ki? onunla göz göze gelmemiz benim sinirlerimi yatıştırmış, onu patlatıp milyonlarca parçaya ayıracakmış hissinden kurtarmıştı, arkasından yarı sarhoş bir ördek gibi badi badi ilerledim, bacakları ağır ağır çimentoyla doluyormuş gibi adımları yavaşladı, sanki canı sıkılan genç annelerin yaşamına biraz olsun renk katabilmek için, gündüz yayınlanan pembe dizilerinden kaçıp gelmiş görünüyordu, yani "kızın biri size gülümser işte bambaşka bir gün" sokağa sıvışan çocuğunu yakalayan bir baba gibi tutup kavradım, ona aklını oynatmış birine bakar gibi baktım, saçlarını ensesinden ağır ağır kaldırırken, bir anlığına bir dergi için poz veren bir manken kadar alımlı göründü gözüme,yanakları ucuz şaraba batırılmış sünger gibi al aldı, başını yaramazlık yapan bir çocuk gibi yana eğdi, sesi kendisinden başka kimseyi kandıramayan, kibar bir sarhoş gibi çıkıyordu, onu bu zorunluluktan kurtaracak akla gelmedik bir durumun ortaya çıkmasını umarak, ok atılmış dev bir balon gibi söndüğünü hissettim, ödenmesi gereken bir bedel ödenmiş gibi davranmıştı, "onlardan boşanıp birbirimizle evlenebiliriz" dedi elleriyle yüzünü ce-e yapan çocuklar gibi örterek, sorun çıkaran birine bakar gibi şüpheyle bakarak, ve takıntılı bir şekilde akıl yürütmeye çalıştığı bir konuda şaka yapmaya kalkışarak, "hayatının akıp gitmesine izin verme" dedim, sabıka fotoğrafı pozuyla yan döndü, yabancı bölgeye adım attığını, bir kez olsun dışlanan kendisi olduğunu fark etmiş olmalıydı, gök yarılıp çeşme oldu ve aniden etrafı sel götürdü, bir yabancıyı çırılçıplak görmüş gibi utanç duydu ve bir kaç saniye için ayakkabılarından başka bakacak yer gelmedi aklına, oyunların hepsinin sonunda perdenin inmesiyle giriştiğim hayal yolculuğundan soğuk, karanlık ve iğrenç hücremdeki gerçeğe dönüyordum,
ve son sözümü sakin bir tavırla tamamen heyecansız, bir yabancıya yol gösterir gibi yardımcı, fakat dostça da sayılmayacak bir tavırla söylemiştim.!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!