Koca bir çınardın KENAN KOÇ.
Hiç yıkılmayacaksın sanırdım.
Çünkü gönlüm öyle isterdi.
Çünkü dağlar kadar güvenirdim sana.
Öylesine mert, öylesine yürekliydin,
Öylesine yiğit, öylesine candın ki…
Yürürken dağlar sarsılırdı heybetinden
Her yere yakışır herkesle kaynaşırdın hemen
Anlatsam inanmazlar;
Bizim paylaştıklarımızı ancak bizi bilenler anlar.
Bir sömestr tatilinde yatılı okulda kalmak,
Eve dönememek nasıl bir şey?
Bilemezler,hiç yaşamadılar ki…
Babam bir sefer birimize para gönderirdi
Öbür sefer diğerimize.
Keser burnuyla kazanırdı zaten
Fındık para mı ederdi sanki?
Bazen danacığı satar, bize harçlık ederdi
Ne yapsın garip? Üç çocuk daha vardı geride
Gündoğumundan günbatımına çalışırdı ölesiye.
Gür saçların dalga dalga dökülürdü alnına.
Alıp sazı eline dokundun mu tellerine
Ne yürekler hoplatmıştın kimbilir Rize’de.
Okuldan dönersin, mısır otu seni bekler.
Bahçeler gübre,tırpan ister.
Harman beklenmek,fındık çalışmak ister.
Ama yine de çok güzeldi bence o günler.
Babam pazara gidince alıp onun usta takımlarını
Fındık dallarından ev yapardın bana,
Evcilik oynardım.
Sanki çocukken karar vermiştin mimar olmaya.
Bir gün bir yüzük almıştın bana harçlığınla,yeşil taşlı
Biraz parmağıma bol gelmişti
Çok ağlamıştım:Neden bana kaybolan yüzük aldın diye
Sen askere giderken annem hiç ağlamadı.
Biz okula giderken de ağlamazdı zaten.
Yamalı dizini gösterir:
Siz okumaya mecbursunuz! derdi sadece.
Dönünceye kadar o duruş kalırdı belleğimde…
Meğer biz gözden kaybolunca
Girermiş avluya, saklanıp mısırların arasına,
Başlarmış ağıta,ağlamaya.
Amcamlardan öğrenirdim aylar sonra
Kumral saçlı bir kız sevdin;
Fatsa’lıydı, köyümüzde öğretmen.
Okurken evlendin,hem de çalıştın
İki güzel oğul verdi sana tatlı mı tatlı.
Acı tatlı otuz yıl geçiverdi birlikte
Gönül isterdi elbet bir otuz daha,
Kader böyleymiş, istemek boşa.
Babamı bu kadar çok mu severdin?
Sanki koşarak gittin peşinden.
Hani yazlıkta komşu olacaktık?
Hani torunlarımız birlikte büyüyeceklerdi orada?
Faruk’la iki tek atacaktınız balkonda günbatımı.
Anlatacaktık eskilerden, yenilerden.
Verdiğin sözü tutardın hani?
Var mıydı böyle kandırmak bizi?
Sen gittin ya; annem de o gün gitti aslında.
Senden sonra iki yıl,can bedeni sürükledi sadece,
Evlat acısı deldi ciğerini,etti pare pare…
Sohbetini arıyorum,dostluğunu arıyorum,
Güvenini, sesini,sevgini arıyorum.
Seni arıyorum sevgili ağabey.
Çınarlar asırlarca dayanır derler,
Yalanmış demek ki tüm söylenenler.
Ne vardı bu kadar erken yıkılacak?
Ey Koca Çınar!
Ne vardı apansız gittin CAN KENAN KOÇ…
Kayıt Tarihi : 1.12.2007 13:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şiirde anlatmaya çalıştım ama bir şeyler eksik kaldı.Her ölüm erkendir derler. Bu da sanki çok erkendi...Seni çok seviyorum sevgili ağabey.
sevgi ve özlem dolu dizelerinizi okuyorken içerden eşim
beni çağırdı. Televizyonda TRT'nin müzik kanalında
'Heygidi Günler' programında rahmetli oğlum Gökhan Semiz'in
kurduğu 'Grup Vitamin' söylüyordu. Eşim 'Oğlunu özlediğini
söylüyordun, benden o günlerin resimlerini çıkarmamı
istenmiştin. Şimdi bu prgramı izle, sonra ben o albümleri
sana veririm.' dedi. Ağlayarak izledim. Gökhan tek oğlumdu.
16 Ocak 1998'de onu tarfik canavarına kurban verdim.
Geri dönerek ağabeyiniz için yazdığınız birebir gerçek
olan dizeleri okurken gözyaşlarım iyice doldu taştı.
Tutuldum, söyleyecek söz bulamadım. Bir süre ağladım...
Sonra ellerimi açarak bu iki genç insanın hatırasına
saygı duyarak onların ruhlarına fatiha okumaktan başka
elimden bir şey gelmedi. İkisi de nur içinde yatsın.
İkisinin de mekânları cennet olsun. Ebedi sonsuzluk
boyunca Yüce Allah'ım onların aziz ruhlarını sevgisinden,
şefkatinden ve moğfiretinden mahrum etmesin. Demek ki,
bizler çektiğimiz acılar konusunda da çok yakınmışız!...++
Bu şiiri böyle bir günün akşamında okumak fena abanıyor bana.Bunun nedeni Değerli ÖZEREN'le aramızda giz olarak kalacak belki de.
Şiiri okurken en insani yanlarımızın nasıl da baskılandığını duyumsadım.Derin bir kederi yüreğime taşıdım.Şair'in trajik tiradını dinlerken taş kesildim.
Ve elbette bu şiiri unutamayacağım.Ölüm gerçeğinin ,düştüğü yüreklerdeki yangısını aradan onca yıl geçmesine karşın hafifletemeyenlerden bir Can'ın sesi kesilmeyecek kulağımdan.
Öyledir.Uğruna canımızı bile vereceğimiz sevdiklerimizin yaşamdan kopuşları tıpkı ulu çınarların köklerinden koparılışları gibi çetin ve heybetli olur.
Çünkü onlar derin etkilemişlerdir bizi.Bizden biri olarak kaybolup giderken nasıl da ağlarlar,nasıl da ağlatırlar...
Şiirdeki CAN'ı tanımıyorum.Ama şiirdeki CAN'a kimlerin canlarını verebileceklerini biliyorum.
Bu yüzleşmelerle dolu dolu dizeleri okuyarak ayrılırken derin bir hüznün mülkiyetini ,kendi son susuş'uma değin sahipleneceğime söz veriyorum.
Işık içinde yatsın Değerli Ağabeyim.
Değerli Öğretmenimin acısını paylaşarak...
Erdemle.
Ateş; düştüğü yeri yakarmış.... Ateşin düştüğü yer, tam da yüreğimiz olur. Ben bu acıları çok iyi bilirim.
Yani benzer çok acılar yaşadım... Ama acı acıdır işte...
Ağlamak rahatlattı biraz...
Benim de, şiirlerimdeki hüzün bundandır sanırım.
Sizi çok iyi anlıyorum.... Acını yüreğimin orta yerine koydum.Ben hep acılarımla dağladım acılarımı...
Ana baba acısı, bacı acısı, asker şehit yeğenimin acısı, Kıbrıs'ta bıraktığım şehit asker arkadaşlarımın acısı....... Hangi birini sayayım ki!
Ben senin ağabeyinim. Kendimi öyle hissediyorum.
İnan gözlerim kızardı... Her neyse, daha çok konuşuruz...
Ölenlerimimize, şehitlerimize, Yüce Rabbim'den Rahmet diliyor, kalanlarımıza sağlıklı bir ömür diliyor, size ve yakınlarınıza uzun ve hayırlı ömür temenni ediyorum.
Sevgi ve selamlarımla...
Nafi Çelik
geç yaşayacağı acıları yakın aralıklarla yaşamak zor...Gidenler rahmete ersin,kalanlar rahmet dilesin...Acılarınızın acılarımla örtüştüğünü yazmıştınız bir paylaşımda.Sağolun,sağlıcakla kalın.+!0
TÜM YORUMLAR (8)