Kemoterapik Vuslat Şiiri - Hayrettin Taylan

Hayrettin Taylan
1968

ŞİİR


23

TAKİPÇİ

Kemoterapik Vuslat

Sezen Aksu ile Aşkın Tera_pi hali-3

“gidiyorum butun asklar yuregimde
gidiyorum kokun hala uzerimde
sana korkular biraktim birde yeni baslangiclar
bir kendim bir ben gidiyorum”

Seninle hazır yangınlarına düşünde yandık yaram çok tanıdık, kabuk bağlamıyor o yüzden.Kul rüzgârlarına karıştım,beni uçurdu uçuklar, ben biraz kendim değilim,pusularına geldim kurşunlandım da ölmedim,yaralıyım sana.Gitmeleri çapalıyordum, Sezen Aksu,çalıyordu,ikimizin şarkısı bitmeden son kez gözü yaşlı bakıp gittin.
-Şimdi hangi geliş, hangi bekleyişin aynasında yeniden irkilirim,o masum yansımanda nasıl taranır ömrüm.
Amaçlarıma sığmayan sevdanın fir döndülerinde, düğün gecesi sanki,yıldızlar gelin olmuş, gözlerinin yaşlarına eşlik ediyorlar, sensizliği kapatıyor bulutlar. Döndüm yüzünü, pes etmedi gidişler, kapı kapandı, müziğin sesi yükseldi

“zaman sadece birazcık zaman
kızgınlığım yalnızlıktan korktuğumdan
bilirsin karanlıktan da ürkerim çocuklar gibi
ışıkları hep yakarım bu korkudan

gidiyorum yine bu şehirden
ayaklarım geri geri
tekerlekler almış başını
donuyor donuyor
sanki bütün büyük asklarin ortak kaderi
ah beni en çok bu kahrediyor

Sözlerinle kurduğum sevda saatim durdu.Şimdi en gizli yerimde sessizce ilerliyorsun. Dudaklarındaki aşmak şarkısıyla bensizliği ezberliyorsun.
Bayramlık gülüşleri çıkarıp gidişlerinin derin ve yabansı ambarlarına hüzünlerini koyuyorsun.Seferberlik halindeyim,ambarındaki her şeye ihtiyacım var,mola verdim başka sevmelere.Öylece acılara cam açıyorum, belki bir serçe konar, belki bir kelebek gelir geleceğime.
Gerçi kelebekle gelecek aynı zamanın tortusudur.Seni kelebek zamanlar kadar olsa,yaşamak isterim şarkı şarkı.. Peri şafakla bir hikâyenin sokaklarına dalıyor,orda gözü yaşlı bir kız görüyorum .Sen sanıyorum, arkadan gidip sarılıp gözlerine kapatıyorum.O,ağlıyor, ben sımsıkı sarılıyorum.Her şeyi sana benziyor, yüzüne bakmadan saçlarından benzetiyorum.Arada senin sevdiğin şarkıdan mırıldıyor…
“yağmur yağar akasyalar ıslanır
ben yağmura deli buluta deli
bir büyük oyun bu yasamak dediğin
beni ya sevmeli ya öldürmeli”
Şarkı bitiyor,bana dönüyor nemli bakışlarla,kimsin diyor…

-Savruluyoruz ayrılığın yönlerine,bilindin bir edayla hangi beni istiyorsun.Asıl sen kimsin, neden böyle tanıdık göz yaşlarıyla beni damla damla kurşunluyorsun.Hangi güzel ağlasa,göz yaşlarını derliyorum Nazlıcan..
Genç kız:-Ben aşkın arsasında bir kumruydum,Ankara tiftik keçisi kadar tiftik yakarışlarım var,sevmenin panayırında o yüreğimde pan olmuşken, ben onun kültlerine kadar mitik bir destanın sevgisi olmuşken, çin malı sevgilerle ucuz bir gecede başka tenlere misafir olan sizin, aziz aşkınızın gölgesiyim.Bu vicdani irkiliş yıllarca kezzaplar dökecek sevda vatanınıza.Biraz daha ona güven denizleri çoğalt,arzu ceplerinde taşıdığın zevk şeytanlarınızı bir bir öldürmedikçe Nazlıcan ‘nın güven defteri kapattığın gibi kalacaktır bilesin.
Gelmelere oltalar atıyoruz, beklemelere ağlar, gözlerimizden sözlerimizin aynasına akan kavuşma fecri ve sen yoksan, bu sana benzeyen güzel kızın bende eksilen yankılarında sırf seni anımsatıyor diye biraz daha sarılıp bakacağım.Gözyaşlarını avuçlayacağım,tükenmişliğime yitik imkansızlarıma ilaç olsun diye.
Adın yanıp sönüyor, yüreğimin plazmalarında, sensizliğin bütün filmlerini izliyorum,reklam aralarında kendime oynuyorum biraz.
-Sana dokunamıyorum,içimde yaşıyorsun, gözlerimin görselinde seller gibi akarsın, yazılarımın tanrıçası olmuşsun,çıplaklığın sere serpe her derime ama dokunamıyor.Bir şarkı yine dokunuyor bana.

“bölünür sancıyla uykular
sığınak değil en kuytular
gökte ay on dört
ben dolunay
son hatıramı sinene sar
bu kadarına razıyım yar
uzak diyarlarda evli barklı
mutluluk en çok onun hakki
bu yorgun kirik hikayenin de adi bende saklı”

Yok olmanın kırık öyküsünde yol alan isimsiz bir huzursuz kentin aşk bekçiliğini yapıyorum.
Bir sınır kentindeyim,sana gelmenin çölü mayınlı, hadi mayınları geçtim,önünde balta girmemiş ormanların var, hadi ona geçtim, bütün acıların,ayrılıkların yüzdüğü gölün var, hadi onu da yüzdüm,imkansızlığın okyanusu uzanır, kulaç atmakla,sana kul olmakla geçilmeyecek kadar sınırsız bir yerdesin. Mavi bir gemide seninle pembe düşüm, gıdıklar geleceğimi,aşkınla üşüyüşümü güfteler dalgalar beni senden çalar beklemeler.
“gel bana kalbini göster ne olur
sen değilsin bu sudaki aksin
hadi gel kader değil
hepimize öğretilmiş öfkeler
ne olur teslim olma gel
bu kızgın, bu kalp kiran eller
bir zaman bebektiler
hadi gel aslini göster
suretin çok zalim
çok mu üzdüler seni
sahiplenme, senin değil bu dikenler”

Elimde sana dikenleri alınmış gül, gülmelerinle besleyen bir ömür ve kırgınlığın azalmasıyla büyüyen İstanbul cenini var.
Bir parça hüzün, bir parça yeniden yakarış seni yüreğimden çok önce düşürmüş gibi düşlerimden üşenmişim, hecelerine gücenmişim, güvenmişim sana.Sen öz apaklarına gelmeyi sürmeden ömrüm sürmüş nadas sevgilerini.Kara bir dünyanın beyazlarında pamuk yetiştirmiş yazdan kalma kalemler.Sen istemedikçe bu yürek yangınlarımın yamaçlarına hiçbir heyecan kendi gül tohumlarını bırakamaz.Bu dikenler senin değil, kırılmış bir kırk ayağın kırık ayaklarıyla yaşanan bir sendromun olmalı benden kaçışın.
Özlemlerime avuçlarımı sürer, ellerini tutardım yürümeyi yeni öğrenmiş çocuk gibi.Şimdi hem yürümeyi, hem de sevmeyi unuttum bebek.
Nazlarınla,sözlerinle nemli sevda bulutu gibi ülkeme yağardın.Kaç mevsim yamaladım, kaç zemheri eskittim,kaç güzelle ağladım ağlayanlar divanında.Beklemenin tepesinde kalakaldım,kanıyor yaram, dermansız bir sargı gibi acıtıyor gelmeyişin, bir kuş öterek gidiyor sen sanıyorum içli içli bir şarkı gibi okunuyor sensizlik.
sözlerin hançer
yareler acar, yareler gülüm
sur gözlerinin namlusuna
sur beni, asktan olsun olumum

askları da vururlar
şarkıya şiir olur
adanır sonsuz anısına
kanayan sevdanın” kan merkezinde acilen bir sen beklenir Nazlıcan

Hayrettin Taylan
Kayıt Tarihi : 13.7.2009 13:57:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hayrettin Taylan