Derin bir telaşın yankılandığı duvarları vardı,
şehrin bir köşesinde emanet gibi duran tenha bir hastanenin...
Acil servisin kapısına fırlatılmışçasına konuşlanan bir cankurtaran ve
bir cankurtaranın soğuk çığlıklarıyla kundaklanmış gariban bir sedye...
Yol alırken üçü beşinin dermansız dermanlarıyla koşturdukları umutlarının üzerinde,
Saat gecenin birinde,
Kederimle;
Ben seninle uyuyorum...
Gölgen kalbime vurmakta,
Ve ben,
Aşk-ı kemâl e ermekteyim...
Bir ihtiyar adamdır sevdam...
Titreyerek yürür,
Ve
Hep korkar gölgesinden ayrılıkların...
Ben, seni beklerken köşe başında,
Gelmeyişini düşündükçe,
Tutmaz oluyorsa dizlerim,
Gelişinde, sana bakacak gözlere besliyorsam kinimi;
Ve sen gelince...
Sen bir damla, bir aşığın yanağını ıslatan,
Bense tüm susamışlığıyla yanağından öpen tertemiz mendil...
Sen bir baharda gün görmeye bel bağlamış toy tomurcuk,
Bense gölgesinde tomurcuk besleyen ağacın kırık dalı...
Çiseler yağmur,
....................gözlerimden...
içinde büyütemediğim bir hayal olur...
.....................zaman...
geç gelen bir bahar gibidir,
Karların toprağı alnından öptüğü bir gece...
Öyle bir öpüş ki içime darbe...
Daha dün, karlar düşerken yere,
Ben öperdim seni alnından,
Ve beraber basardık üzerine...
Emir, demiri keser...
Demir kesilir,
Yürek pas tutar...
Onulmaz bir yaradır,
Umursamaz gidişin.
Yağmur sesi vurur usuldan,
Üşürüm…
Ve pencerem ikiyüzlüdür,
korumaya çalışırken bir yüzüyle
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!