Ne kaldı ki yapılacak
biçilemeyen çayır mı
Turşuluk mu derilmeyen
Lazutlar mı soyulmayan
Döl tutmayan moziga mı
Bölünmeyen arazi mi
Ahmet Özer’e
Yalnızlığımın kıyısında hüzünlerime yaslanmış
tellemiyorum kederimin nikotinini
çoktan men ettim zira sigarayı kendime
çocukluğumun damlarına çakılıydı pegasus
şeksiz çıka geldi gaz tenekesinden
acelesi vardı bindim rüzgarın saçlarına
ak kanatlarıyla şaha kalktı küheylan
sisli bir zaman tünelinden dört nala
uçarak geçtim baharımın başına
Baharımın ta başında, yirmi üç yaşımda
cümle dostlarım memleketim vatanım canım
herşeyi geride koyup gurbete çıkmak ne güzel
nameler yazdığım yaran, arif, sabahattin, süleyman
meçhul askere verdiğim selam
ruhlara sunduğum fatihalarım…
Ben mezereye bir ev yapsaydım
İki odası olsun isterdim
Seherde kuşları konuk ederdim
Orman tarafında penceresi olsun
Ay ışığı odama dolsun isterdim
Güz çiseleri düşsün çimenlere
Belden aşağı sucuksu ıslanalım
İsli çıra ışıklarımızda gezinsin
Zifiri karanlık vadiler
Çırakmanlarımıza yağsın bıldırcınlar
Zaman : 1958 -2008
Mekan : hamsiköy/ bayburt/ istanbul
Donanım : çoban değneğim/tarağım/aynam/gençliğim
Merak : dere boylarının kuyruksallayan kuşları
Çocukça avuçlarıma yaktığım kaya kınası
gizli sırrım : komar kafulunda çıvgın yuvası
Hayata yeniden doğacak olsam
köyümün kenar mahalle evlerinden
birinin orman tarafında
toprağa düşmüş tohum olurdum
don’a keser yağmur içer, boran yerdim
yayla göğünün şimşir tarağı
çiseli doruk dalları
kavuştuk zifin gülleri
duduyalar doldu ciğerimize
alaz’a çöken baş ağrısı
kara duman hoş bulduk
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!