İnsanlar ile en sorunsuz iletişim kurmanın yolu yazmakmış. Belki de bu yüzden bu yolu seçtim. "Farkında olmak" sorunların en büyüğüdür bazen. Yalanlarını bile bile birilerinin gözünün içine bakmak zorunda kalmak, her baktığında aynı cehennemin seyrinde yanmak, o utancı hissedip gizlemenin telaşına kapılmak; içten pazarlıklı, sinsi, hile peşindeki insanlar ile muhattap olmak. Dayanılır gibi değil! Bir yolunu bulmuştum. Birilerinin gözünün içine bakmadan da onlar ile konuşabilmenin yolu belliydi. Yazmak!
İletişimlerin en güzeliydi. Sözünü kesmiyor ya da seni dinliyor gibi yapmıyorlardı. Özgürlüklerin en büyüğüymüş yazmak. Kaleminin ucundaydı kelimelerin akibeti. Söylediklerin senin hükmünde, söylemediklerin ise başka bir alemin gerçeğinde. Aynı anda tüm insanların gözlerine bakar gibi bir cesaretle okuyan herkes ile en samimi bir biçimde iletişim kurmak.
Şimdi düşünüyorum da; ben neden şimdiye kadar yazmamışım? Sonra buluyorum hemen cevabını. Bana bir hikaye lazımmış. Hepimizin hikayesi.
Yazacak o kadar çok şey var ki. Ama müsrif davranmamalıyım. ‘Tek bir heceye (aşk) bu kadar çok şey (her şey) sığabiliyorsa, uzun lafın "kıssasını" kısa sözler ile anlatmalıyım’ diyorum.
Yazıyorum hiç durmadan.
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta