Ç
Çelik gibi sinirlerim olduğunu sanırdım
Çoğu zaman yanıldığım gibi, yanıldım
Çaresiz kaldığım an gerçeği anladım
Çelik gibi sinirlerim yokmuş kandım
Ça
Çabalar hiç boşa gitmez diye bilirdim
Çabanın arkasındaki nasibi bilmezdim
Çiçekler açıp solarken yazlardaki gibi
Çabalarımın çoğu da solup gitmişti
Çokça düşündüm, nedeni bilinmezleri
Çoğu zaman arkası düşünülmeyenleri
Çarparak gelir yüzümüze nasipsizliği
Çabalasak da, nasibi yoksa ömrümün
Çaresi olamazdı hiçbir şey, kördüğüm
Çar
Çar süslü ebesi, okuduğum romanların
Çağlarında dostu düşmanıydı atalarımın
Çokluk içinde yokluğu yaşarken insanlar
Çapıcı saraylarda yaşıyorlardı onlar
Çul bulamazken onların emrindekiler
Çeşitli bolluk içinde yüzmekteydiler
Çelik çomak oyunu değildi onlarınkiler
Çil, çil altınlarla hayatlarını süslemekteydiler
Çayları, dereleri doldururken akıttıkları kanlar
Çaresizlikte kıvranıyorken insanlar
Çarlar, baronlar, krallar, padişahlar
Çığırtırlardı kahramanlıklarını sevabından
Çanak tutulurdu altlarına altından
Çığlar düşmezdi korkularından
Çiğ düşmüş kırağı alındaki yaşamlardan
Çağrılar yükselirken acıyla insanlardan
Çarlar kadeh kaldırırdı, kahramanlıklardan
Çer çöple bir sayılan insan cesetleri üzerine
Çanlar çalınır, ezanlar okunurdu şehit niyetine
Çeşitli madalyalar dağıtılırdı şeref diye
Çokça adam kestikleri için fetihler niyetine
Çoğu zaman okuduğumda geçen tarihleri
Çağrım kısılır insanlık adına yutarım sözleri
Çarp
Çarp çarpabilirsen insanı insanlarla
Çarpım karelerinde bir şey var sanma
Çaresizliğe yenilmişlerin lakırdısından başka
Çare bulanlar ise bütün bireysel çıkarlarına
Çarpılamayan köşelerde küstahça oturmakta
Çarpı
Çarpı koydum insanlığa aykırı olanlara
Çarpılar o kadar çoğaldı ki sorma?
Çarpım tablosu gibi gidiyor katlarıyla
Çağım sözde aydın çağ, bu nasıl sorma?
Çıraların aydınlattığı çağdan daha karanlığa
Çöreklendi insanların hırsıyla, çıkarlarıyla
Çok uluslu kahramanları var soygunların
Çiçeklerle, şampanyalarla karşılayanların
Çeneleri düşmüş sözde çağdaş aydınların
Çığırtkan tavırlarıyla övüp okşadıkları
Çivi çakar gibi beyinlerimize çaktıkları
Çevrilemez, değiştirilemez anlatımları
Çare diye sunulurken insana, söz yalancı
Çuvallamış bütün felsefi kavramları
Çoğulculuk içinde büyüyen burjuvaları
Çığ gibi ezip geçiyorken insanlık kavramlarını
Çağ gülücükler dağıtır, Nobel’dir armağanları
Çal usta, bir türkü, bir şarkı şöyle derinden
Çenesi düşükler söylesin özgürlük türkülerini
Çatırdatmayan sözler, eylemler güftesinden
Çil altınlarla boyansın, kuşansın kemerleri
Çanak tutulsun milyon dolarla kuş kafesinden
Çaresizler otlanırken çöplük diplerinden
Çıkalım kerevete, kırmızı halılar üzerinden
Çok şık kıyafetler içinde, papyonlu görüntüden
Çağa selam duralım, insanlık ölürken, söyleminden
Çiçekler, kuşlar, sular, rüzgâr, sussun derinden
Çimenler kurusun, baş göstersin beton diplerinden
Çıra gibi yansın bütün ağaçlar çıkarlar izinden
Çakıllaşsın ovalar, bağlar, bahçeler süperinden
Çarpılmak yetmedi çağda, insanlık söylemlerinden
Çarpılalım biraz daha, yalancı, riyakâr söylemlerden
Çivilenmiş, değişmez, değiştirilemez ilkelerinden
Çağa selam duralım, güneş önündeki gölgelerden
Çarpı attım tekrar, insanlığı yok eden kavramlara
Çarpı attım çarpıldığım kavramlarla konuşanlara
Çarpılarım çarpıldı savruldu oraya buraya
Çağrılarım yükseldi “ey insan dön insanlığa”
Çağrısı yükseliyor Allah’ın kula kulluklara
Çağrı “kullara kul olma, dön riyasız inanca”
Çare yok asla, bütün putlar kırılmadıkça! ..
01.10.2009 - İzmir
Mehmet ÇobanKayıt Tarihi : 1.10.2009 00:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Saygılarımla
Mehmet Çobanoğlu
TÜM YORUMLAR (25)