-sahipsiz bir düşün izini sürenlere-
İçimde çoğalttığım hiçbir düşün yüklemi olamadım. Yüklemi olmayan ne çok şey birikti oysa. Albümlerime baktım, sararmış resimlerden gülüşler kalmış, bazen hüzünlü gözler. Sarıldım onlara, yüklemini bulduğum hatıralarımdı onlar.
İncir ağacında kaldı çocukluğum, olmamış incirin sütünü, keçinin sütü ile karıştırıp elde ettiğim katığı tüketeli çok zaman oldu. Yıldızım, kayıp gitmiştin berrak bir gecede. Ay, karpuz tarlalarını aydınlatırdı, haylaz bir çocuktum esmer rüzgarlarda. Öznesi de değildim bu hayatın, yüklemini de aramıyordum, çocuktum, bir kelebek zamanıydı. Yatılı okuldaki günlerimde, saçlarıma sakladığım hasretlerimle düşerdim hafta sonları yola. Laleler, nergiz çiçekleri, kengerler süslerdi yolları, ilkbaharın yağmurları yağıyorsa bir de mantarlar fışkırırdı topraktan. Saçlarımda biriktirdiğim hasretlerimi, koşarak taşırdım, tükensin annemin kollarında. Ne öznesiydim bu hayatın, ne yüklemi, kelebek zamanıydı sadece.
Büyüdüm, hepiniz gibi… Yorgun düşlerden, örselenmiş kalplerden, geride kalan anılardan gökdelenler yapıyorum, ben, kendim için, hepiniz gibi. Şimdi bizi hangi şehir barındırır sokaklarında, hangi rüzgarda yıkanırız, gurbetimiz neresi? Yüklemsiz bir özneyim şimdi, sen bende hep gurbet.
Daha dostum eller ile gezer mi?
Solmuş derler gül benzinin iziği,
Daha dostum eskisinden güzel mi?
O ne dedi, sen ne dedin varıncak?