Bir kelebeksin sen bahar güneşinde, küçük sevimli bir kelebek. O çiçekten bu çiçeğe, nemli topraklarda bir çiğ tanesi gibi tüm doğayı çekersin içine. Özümseyerek uçarsın, gözlerinde tüm yeşiller. Yavaşça titrersin; ellerinle, bedeninle küçücüksün.
Ben bir şahinim gökyüzünde. O kadar hızlı uçarım ki gözümü diktiğim noktaya, senin renk verdiğin çiçeklerden bi haberim. Sen ne kadar hayatta isen, ben o kadar hayaldeyim aslında.
Bakma pençelerime, sivri gagama,dikkat edersen gözlerime, göreceksin, çırpınıyor tüm masumluğuyla bir serçe. Benimde de hayallerim var, senin kanatların gibi.
Ah bu ne haldir kelebeğim! İstesem fersah fersah gökleri yırtarım, karıncayı görürüm karanlıkta ama bir seni, bir çiçeği göremem burnumun önünde. Şu gövdemle, şu heybetimle ezilirim karşında; su diye kanla beslerim toprağı ayaklarının...o küçük ayaklarının dibinde.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.