Harpten çıkma, paçavra çürük diş arasından
Sirk meydanında file, teşbih edilmiş kelam.
Kiminin hülyasından kiminin aylasından;
Zarafetin rengiyle, palyaço olmuş kelam (!)
“Bilmesen de haydi gel.” dememiş de kimseye;
Duyan duymayan gelmiş, akbabalık etmeye.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Ben anlamam imgeden(*) ne de çifte telliden,
Er meydanında yıldım üç beş densiz zilliden.
Anlamsızlık yüzünden yüz çevirdim deliden,
Tenekenin sesinden sükuta dalmış kelam
.tebrikler mehmet yeşilpınar.tam puanla selam ve dua.
Tebrikler beğeniyle okudum..Kutlarım kaleminizi...
Saygı ve sevgilerimle...
Sevgili kardeşim bende hece şiir yazmayı seven acemi şairlerden bir tanesiyim. İmgelere çok fazla yer vermemeye çalışıyorum şiirlerimde. Akıcı ve anlaşılır olması önemlidir. Şimdi senin yazdığın bu şiir gibi.
Umarım söz söyleyenler gereken derleri almışlardır. Hece şiir yazmak özel bir ustalık gerektiriyor. Bu gün asırlardır dillerden düşmeyen türkülerin hemen hemen hepsi hece şiirleridir.
Kalemini ve yazan yüreğini kutluyorum. Sevgilerimle tam puanımı da bırakıyorum sayfana
hay agzina saglik Mehmet gardasim kalemin daim olsun...
baki selam
Ben anlamam imgeden(*) ne de çifte telliden,
Er meydanında yıldım üç beş densiz zilliden.
Anlamsızlık yüzünden yüz çevirdim deliden,
Tenekenin sesinden sükuta dalmış kelam...
Manasız, çapsız, uyduruk gayduruk bir klaç söz.
Devrik mevrik bir iki cümlecik. İmge içinde boğulmuş frenk mukallitleri...
Yunus,Köroğlu , Dadaloğlu, Pir Sultan, Veysel baba.
Yani Veysel Babanın buyurduğu gibi:
Türk'ü sevan türkü söyler.
Türk'ü seven Türkçe yazar.
TEBRİK ediyorum öğretmenim.
Selam ve duamla.
Bu güzel çalışmanızı taktir eder başarılarınızın devamını dilerim
Çok güzeldi Mehmet Bey kardeşim.Yazılacakları yazmışsın zaten yoruma pek gerek kalmamış.Yüreğine sağlık.Selam ve sevgilerimle Mahperi KOÇ
Yüreğine saglık arkadaşım harika bir paylaşım olmuş başarılarıyın devamını dilerim
Duyarlı yüreğinizi kutluyorum.Sevgi ve selamlar.
Kutlarım anlamlı şiirinizi. 'Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.' Hece öz benliğimiz, geçmişimizi yarınlara taşıyan kültürümüz. Şiir duygunun ifadesi. Duyguyu nesirlede izah etmek mümkün. Ancak hiç bir serbest şiirin hece tarzındaki ahengi verebileceğini düşünmüyorum. Selam ve saygılar.
Bu şiir ile ilgili 56 tane yorum bulunmakta