Ona köyde kel Rıza derlerdi. Ele avuca sığmayan, saçları tamamen dökülmüş, masmavi gözleri parıl parıl eden on beş, on altı yaşlarında bir çocuktu. Kel Rızayı
Eğer biri karanlıkta görse kesin korkudan altına ederdi.
Gene bir gün kel Rıza babasına şehir'e gideceğini söyledi. Babası ”Oğlum, at yok, araba yok nasıl gideceksin? Nasıl geri geleceksin? Gel gitme, etme "dediyse de Kel Rıza kimseyi dinlemedi, çekti gitti. Bir küfür savurdu babası arkasından, anası biraz ağladı ama onu kimse durduramadı.
Giderken de, “Akşama gelirim baba, merak etme “demeyi de ihmal etmedi.
Gezdi, tozdu şehirde kel Rıza, birden bire akşam
Oldu. Kalacak yerde yok, köy de çok uzaklardaydı, ne yapacaktı.
Düşündü, taşındı Kel Rıza, sonunda kısa yoldan, dağlık ve ormanlık alandan çok çabuk köye varabileceğine karar verdi.
Dağ yoluna doğru uzandı. Her taraf kapkaranlık, ormanın içinden acayip sesler yükseliyordu. Önce hiç aldırmadı, korkmadı da
Epey bir yol kat etti. Artık içini bir korku kaplamıştı. Yol uzuyor, hava soğuyor, içinden çeşit çeşit korku senaryoları geçiyordu.
Tam dalmıştı ki, omuzuna bir elin dokunduğunu hissetti. İçinden kim ola bu vakit, bana dokunan diye söylendi. Uzun saçlı, karanlıkta yüzü seçilmeyen bir adam,
"Beni takip et, köyüne erken varabilirsin “dedi.
Açıkmış, yorulmuş, korkmuş bir halde uzun saçlı adamın ardına düşmüştü, kel Rıza.
Ha bire yukarı yukarı dağ yoluna gidiyorlardı.
Kel Rıza, ne dönebiliyor, ne de bir ses çıkarabiliyordu. Âdeta büyülenmiş gibi tıkır tıkır
Adamın arkasından gidiyordu.
Nihayet bir mağaraya geldiler, Adam kel Rıza'ya
Mağaraya girmesini söyledi.
Kel Rıza mağaraya girdiğinde şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı. Mağara değil sanki burası bir saraydı.
Her mağarayı bir oda düşünürsen on odalık bir mağaraydı. Mağara duvarları halılarla kaplanmış, yerler halı döşeliydi. Her oda da üç
Beş kişi olmak üzere otuz, kırk kişi varlardı.
Her köşeden bir kaç çocuk fırlayarak uzun saçlı adamı kucaklıyorlardı. Kel Rıza korkudan tir tir titriyor, konuşamıyordu ana kadar kel Rıza hiç birinin yüzünü görmemişti. Korkuyordu, titriyordu. “Işığı yakın" dedi uzun saçlı adam.Mağranın duvarlarında
Sıra sıra eşek pisliğinden lambalar vardı, yaktılar bütün eşek pisliklerini. Birde ne görsün kel Rıza adamların parmakları arkada,
Topukları öndeydi. Hala yüzlerine bakamıyordu
Kel Rıza donup, kalmıştı. Ne kaçabiliyor, ne de
Bir kelam edebiliyordu.
Uzun saçlı adam yüzünü Kel Rızaya dönünce
Kıyametler koptu. Adamın burnu yoktu. Gözleri
İleri doğru pörtlemiş, koskoca ağızları vardı.
Düşüp, bayılmıştı kel Rıza. Ne zaman geçti bilmiyordu. Yine burunsuz bir kadın ve uzun saçlı adam başında bekliyordu. Uzun saçlı adam:
"Korkma Rıza dedi biz yabancı değiliz, sen bizim kardeşimizsin."
Bu nasıl olabilirdi, bunlar resmen cindi. Uzun saçlı adam, “zarar gelmez bizden dedi. Biz iyi cinleriz "Ve devam etti: Bir kötü cin var, onlar
İnsana zarar verir, kötü insanlar gibidirler, birde iyi cinler var, onlar insan dostudurlar. Vefayı çok
İyi bilirler. Senin baban dedi, uzun saçlı cin;
"Senin baban bize çok iyilik etti. Sen bizim misafirimizsin."
Hala korkudan tir tir titriyordu kel Rıza, alnından boncuk boncuk terler akıyordu. Saman sarısı gibi olmuş, sanki boşluğa bakıyordu. Kesik kesik burunlarıyla cin kızları, oğlanları cirit atıyor, iğrenç çığlıklar bırakıyorlardı.
Kel Rıza hareket edemiyor, bir laf diyemiyordu.
O sırada bir gürültü koptu. Bütün halılar paramparça oldu. Bir kavga başladı, anlaşılan kötü cinler Kel Rızayı istiyorlardı.
Kel Rıza birden kendini uzun saçlı Cinin kucağında buldu. Bu nasıl bir kucaktı, ne yumuşak, ne sert, ne var, ne yoktu.
Bir duman gibi yükseldiklerini hissetti, Kel Rıza.
Zaten kendinde değildi. Bir çığlık duydu, kel Rıza. Evlerinin ahırındaydı, yeni yeni uyanıyordu. Anası süt sağmaya inmiş, ahırda Kel Rıza oğlunu görmüştü. Öyle inek pisliğinin içinde kel Rızayı yatarken görünce çığlık atmış, çok korkmuştu.
" Irzı gırık" oğlum dedi anası, ne vakit geldin, niye eve çıkmadın diyerek bir güzel haşladı. Babası indi ahıra, Kel Rıza hareket bile edemiyordu. Şaşkındı ve yaşadıklarına bir anlam veremiyordu.
Babası “Korktun değil mi, babam kızar diye, ahır da yattın, öyle değil mi "diye söyleniyordu. “Baba sözü dinle bir daha, kafana göre iş yapma" dedi. Ama gel gör ki Kel Rıza yürüyemiyordu. Kucağına aldı çocuğunu babası, eve çıkardı. Bir güzel yıkadılar. Eldir peldir bakıyordu kel Rıza, ama konuşamıyordu.
Sırt üstü yattı günlerce Kel Rıza. Hala korkuyordu. İyi olduktan sonra, kimseyle paylaşmadı yaşadıklarını. Kendi kendine olmaz böyle bir şey, olsa olsa bu bir rüyadır" diyordu.
Öyle bir uslandı ki Kel Rıza, bir daha yalnız hiç bir yere gitmedi, baba ve annesinin sözünden çıkmadı. Ama kendini düşünmekten alamadı.
Günler hızla geçiyordu. Kel Rıza meraktan ölüyor ama iyi cinlere babasının nasıl iyilik yaptığını merak ediyordu.
Babası dini bütün bir adamdı. Biraz serde hocalıkta vardı. Bununla ilgisi olabilir mi diye düşündü. Ne olursa olsun bu olayı babasına soracaktı.
Hızlı hızlı hareket ederek kel Rıza babasını arıyordu. Yoktu işte yoktu. Babası hiç bir yerde yoktu. Ya babası anlattıklarına inanmazsa, ya gördükleri rüyaysa ne olacaktı?
Birde Ahıra bakayım dedi, kel Rıza. Ahırın kapısını yavaşça açtı, birde ne görsün. Uzun saçlı cin ve ona benzeyen on tane cin, babasıyla konuşuyorlardı.
Uzun saçlı cin, Babasına Kel Rızanım başından geçenleri anlatıyordu. Kötü cinlerin
Yaptıklarını, ailesini nasıl dağıttıklarını açıklıyordu. Bir iyilik daha yap, ne olur diye uzun saçlı cin babasına adeta yalvarıyordu.
Babasına yakın bir yerde gözüne bir kadın takıldı kel Rızanın. Up uzun saçları vardı ve saçlarından yüzü görünmüyordu. Kadının kucağında beş çocuk vardı ve çocuklardan beşi de anasını emiyordu. Çok şaşırdı kel Rıza, bir kadında beş tane göğüs olur muydu?
"Uzun saçlı Cin, Kel Rızayı Fark etti. Çeri gel Rıza burada yabancı yok" dedi. Babası da gel deyince içeri girdi. Çok korkuyordu, burunları olmayan, gözleri pörtlek ve ayak topukları önde, parmakları arkada bir sürü Cin’in içinde bir babası, birde kel Rıza vardı.
Babasına sordu Kel Rıza “Baba bunlar kim, senin bunlarla ne işin olabilir?
Kel Rızanın babası beş göğüslü kadını göstererek, ben dedi bu cin kadınla evliyim çocuklarda benim. Yani onlar senin kardeşlerin.
Daha da korktu kel Rıza. İş içinden çıkılmaz bir hal alıyordu. Kel Rıza babasından bile şüpheleniyordu? Acaba babam da bir cin mi? Diye kaygıya kalıyordu. Cin kadının, kucağından çocuklar koşarak Kel Rızanın babasının kucağına atladılar. Babası onları seviyordu.
Uzun saçlı cin, akrabayız biz Rıza dedi, babanın eşi benim kardeşim olur! Bu ne saçma şey dedi Rıza. Babası Rızaya döndü, Annen duymasın, aramızda kalsın bu durum, oldu mu oğlum? Diye söylendi.
Rıza bir hoş olmuş ama o soruyu sormuştu.
Baba, bu cinlere ne iyilik yaptın söyler misin?
Babası uzun uzun anlattı. Dedi ki, kötü cinler, bunları bizim ahırda sıkıştırtmış, yok ediyordu. Hemen bir cin duası okudum, hepsi
Un ufak oldu, dağılıp gitti ve bu iyi cinler
Sayemde kurtuldular. Ama evlilik işini ben de anlamadım ben gerçek kadın sanmıştım, bunlara bulaşınca bir daha ayrılamadım. Pat diye yere düştü kel Rıza, ayıldığında kendi yatağındaydı. Babası başucunda, annesi hizmet yapmaktaydı.
Baba dedi, Kel Rıza, Ne zamandır yatıyorum ben böyle? Dedi ki baba “oğlum bir ay oldu, sen yorgan, yatak ateşler içinde yattın. Bizleri çok korkuttun. Sahi o cin hikâyesi neydi? Beş memeli kadın mı olur? Birde burunsuz, pörtlek gözlü, parmaklarla, ayak dirsekleri yer değiştirmiş uzun saçlı bir cinden bahsediyordun, Ateş başına vurmuş, çok sayıkladın. Seni bize bağışladı Allah’ım, diye dua ediyordu. Cin çocuğu mu olur muş beş cin kardeşim var diyordun, ateşinden nasıl da uyduruyordun! Dedi babası Rızanın. Rıza şaşkın hâlbuki ki gerçek gibiydi diyordu. Ama anlatırken bile halâ korkuyordu.
Babasına baktı, annesine dönüp, anne kaç gündür yatıyorum diye sordu kel Rıza. Bir ay oldu, hasta olalı sen oğlum. Nasılda bizleri korkuttun canım oğlum dedi Rızanın anası.
Rahatladı biraz Rıza, ama dedi hepsi gerçek gibiydi. Babası, dur bir dua okuyayım, musallat olmasın sana kötü cinlerin bedduası.
Evet, iyi olmuştu Kel Rıza ama hep kafasında bir soru kalmıştı. Babasıyla yaşadıkları doğru muydu? Yoksa hepsi bir cin sayıklaması mıydı? Kel Rıza bunu hiç bir zaman anlamadı. Ama bir daha evlerinin ahırlarına hiç uğramadı. Babasına aslında hiç inanmadı kel Rıza. Ama Rahatlamak için babasına inanmak, daha mantıklıydı.
Şimdi hep sağ, sola bakarak yürür kel Rıza. Bütün duaları öğrendi, namazlarını kıldı. Ne zaman içi sıkışsa uzun saçlı cin gelmesin diye dualar okur rahatlardı. Bu korku kel Rıza'ya ömürlük anı kaldı.
Kel Rıza uzun süre içine kapandı. Babası ile arasına bir sınır koydu. Çünkü babasının bir şeyler sakladığını hissediyordu.
İneklerini ve keçileri güderken özellikle o ilk gittiği cinlerin mağarasına doğru sürüyordu. Amacı, cinleri takip etmek ve bunlar hakkında bilgi edinmekti. Demek ki dünya da farklı canlılarda var diye düşünüyordu.
Yine bir gün cinli mağaraya yaklaşmıştı ki, mağarada davul zurna sesleri geliyordu. Yakından bakmak için bir kayanın arkasından cinleri izlemeye koyuldu. İlginç olan bu düğünde gelin olan babasının cinden olan eşinin düğünüydü. Bir gurup cin hiç ses çıkarmadan düğünü izliyorlar, diğer cinler sevinçle eğleniyorlardı. Suskun cinler kız evinden, oynayanların ise oğlan evinden olduğu anlaşılıyordu. Oğlan evi kötü cinlerdi. İyi cinler kızlarını kel Rızanın babasına vermişlerdi. Bütün problem buydu. Sonunda kötü cinler kel Rızanın babasını öldürmekle tehdit ederek, kızı almışlardı. Böylece problem çözülmüş oluyordu. Kel Rızanın babası, cin kızını aslında ahırda görünce komşu kızı kılığında görmüş ve onunla birlikte olmuştu. Bu birliktelikten beş çocuğu olmuştu. Bunu da ailesinden gizlemişti. Oğlunun kafası karışmaması için olayların üzerini örtmüştü.
Kel Rıza her şeyi öğrenmişti. Düğünü seyrederken birden kötü cinin biri kel Rızayı gördü. Hemen saldırdı. İyi cinlerle kötü cinler birbirine girdiler. Kel Rıza kötü Cin'den kaçarken, ayağı taşlara takıldı ve birden aşağı doğru yuvarlanmaya başladı. Kel Rıza paramparça olmuştu. Kötü Cinler aşağıdaki
Kel Rızanın cesedine bakarak gıcık gıcık gülüyorlardı.
Oğlunun akşam eve gelmediğini gören Kel Rızanın babası onu cinli mağara yakınlarında
Ölü buldu. Oğlunu alıp götürdü ve mezara gömdü. Ama Kel Rızanın babası oğlunun neden öldüğünü biliyordu. Şimdi derler ki kel Rızanın mezarı başında bazı geceler karartılar olurmuş, herhâlde bunlar kel Rızayı koruyan iyi cinler diye tahminler ediliyordu.
Kayıt Tarihi : 14.5.2021 13:25:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Adnan Deniz](https://www.antoloji.com/i/siir/2021/05/14/kel-riza-ve-iyi-cinler-3.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!