Yaradan yazmış değişmez bu kader,
Alnımda yazılı keder,
Zaman her şeyi siler.
Geçmişte kaldı acılı günler,
Işık varsa tutulmalı eller...
..
Derken, bir gün gerçekten çıkıp geldi terk ettiğinin bilmem kaçıncı yıl dönümünde,yine bekletmişti ama her zaman geldiği taraftan gelmişti bahçemize,gözlerime inanamamıştım ta kendisiydi gelen, yaklaştıkça nefes almakta zorlanıyordum,yoluna halı gibi serilmek bile geçti bir an aklımdan,ama geçti gitti beni tanımadı bile,o ileride bir yere, keder ise dağ gibi yüreğime oturdu, nasıl o güzel anıları hiçe saymıştı da beni tanımamıştı…
Düşününce hak vermiştim ona, beni kemirip bitiren, her şeyimi benden alan zalim yıllar ona hiç dokunmamış,beni benle bırakıp gittiği günkü kadar güzel değildi belki ama, yine de tam bir saray hanımefendisi gibiydi, ben ise çoktan virane olmuş,o gideli aynalarla olan bağlarımı koparmıştım, nasıl tanıya bilirdi ki beni,
Perişan halde beni mahkum ettiği şişeden son yudumummuş gibi yudumlarken o eskiden oturduğumuz sahnem dediğim yerde yeni figüranını ağırlıyordu, yine bir yelkenliyi kendi limanına sürüklüyordu,oynadığı oyun hiç de yabancı değildi bana, bütün cümleler noktası virgülüne kadar halâ hatırımda, rotası da notası da aynı. Onu yeniden görmek beni mutlu ettiyse de, başka birisiyle görmek dokunmuştu bana, hatta gözlerim bile dolmuştu ama tuttum kendimi ağlamadım, yeni avı için üzüldüm sadece, çünkü ben onun sadece oyuncağı olmuştum ve o giderken beni kendinde bitirmişti, Artık o da bende bitmeli değerini yitirmeli, pul kadar kalmamalıydı içimde ki göz yaşım kadar değeri olmasın, gazete kuponu gibi biriktirdiğim zerrelerini söktüm attım içimden, yaralandım ama ağlamadım…
..
Acılar yaşanmaz halde
Hüzünler yıllara meydan okuyor
Bir damla gözyaşı
Bir yıl birikmiş keder gibi
Oysa ki umutlar sulardı çiçeklerimizi
Bin yıl ömrüm olsa senin için çekmeye değerdi...
..
Piyer loti tepesine çıkarken yokuş yukarı yolda...
Gönlümün pası silindi.Kadife kokulu kolda.
Piyer loti tepesinde düşler yeşerttim...
Haliç gülüyordu, keder yok olurken orda...
Kaldırımlar,çilekeş yalnızların sevdasını gördü,
Orda gönülden gönlüme bir perü gergef ördü...
..
Gökte açılan perde
Yerde süzülen keder
Garipten istense de
Dua her şeye değer...
Ümraniye
........2001
..
Üzüntü keder ve gam
İçinde bir adam
İşleri yapan, çileyi çeken
Her işi yapıp işkence gören
Bu adam,
Benim babam.
..
FARKI YOK.
Bir yanım mutluluk,
Bir yanım keder.
Sen yanımda yoksan,
İkisi de benim için birdir,
Ne fark eder?
..
Acı, keder ve elem
Yaz bunları be kalem
Belki Hakk'ın rızası
Benim tüm mücadelem
Adnan ÜNAL "ö.ç.m"
..
Caddelere düşmüş akşam
Pencereme vuruyor sensizlik,
Duydum ki evlenmişsin
Giymişsin beyaz bir gelinlik...
Acıyla yanıyordum,
Cehennem ateşi gibi düştü;
..
Her gün yeniden kurulduğunu sandığımız dünya,
Belki yarın diye umutlanıp sarıldığımız dünya,
Umut değil çile,elem keder yüklüsün dünya,
Yeter artık,saracaksan bu canı sarda,bitsin bu rüya,dünya
2006
..
8 Kasım günü sabah erkenden kalkıp, her zamanki gibi işime gitmek için evden çıktım. Motorsikletimi çalıştırdım, binip çarşıya indim.
Maaşımı yeni almıştım. Çorba içmek için motorsikletimi belediyenin önüne çektim ve üstünü brandayla örttüm. Bizim şirkette çalışan arkadaşlarla günaydınlaştık!
Bekir Usta'nın lokantasına gittim. Bir tane paça çorbası getirmesini istedim. Muhabbet etmeye başladık... O esnada Umut Ağabey ve İmdat Dayı geldi. Onlarla beraber çorba içtik! İmdat Dayı benim çorba paramı vermek istedi.
-Ben önceden verdim. Diye söyledim. Beraberce muhabbet ettik! Lokantadan çıktık dışarı, hava hafiften yağmurluydu...Aşağıdan gelen bir köpek dikkatimi çekti. Boynunda sıkıca bağlı bir ip vardı, yaralı! İmdat Dayıdan bıçağı istedim. İpi keserek çıkardım.
Nüfer Dayının orya giderek birer ikişer bardak çay içtik. Ben sendikaya gittim. Umut Ağabeyde kazan dairesine gitti. Sendikada toplandık. Hava yağmurlu olduğu için çalışmayacaktık! Nursal Ağabey, bana seslenerek:
-Deniz! Dün çalıştığımız yere git, malzemeyi getir. Bu gün sana tatil!
Bende sevinerek Coşkun Akgül'ü yanıma aldım, çalıştığımız yere gittik. Arabaya malzemeyi yükledik. Getirdik boşalttık. İzin alıp çıktım.
..
Saçlarında karalar seçilmez oldu,
Gözlerinde yaşlar durulmaz oldu.
Yüzünden keder silinmez artık
Ama kabre kefensiz girilmez.
Yari geri döndüremez,
Beyaz duvak giydiremez artık.
..
Yıkılan onca hayal...
Hasreti unutturan keder...
Uyanmak istesen de bu kabustan,
Zalim dünya!
İnsafsızca dönerde döner...
..
Bazı şeyler alışkanlık yapar
Keder ve hüzün gibi
Oysa yaşamak çok güzel
Sevgiyle bakan iki göz gibi.
1998 Antalya
..
Hoş geldin isimi yok minicik beden,
Gözlerindeki neme keder,
Ellerindeki yumuşaklığa kir bulaşmasın.
Hep böyle cam gibi ve mavi,
Hep böyle tertemiz bak dünyaya.
..
üç vakte kadar, keder görüyorum.
kudur dur sonrasında;
'vay benim aptal kafam' dersin ya.
işte o zaman ara beni.
bir kaç güzel tavsiyem var sana.
..
Akşam akşam yine akşam.
Hep aynı trajedi.
Hegemonyası gülünç.
Kahkaha, hıçkırık,
Sevinç ve keder dolu.
Akşam akşam yine akşam.
..
Tarih yazsın ikimizi, aşk kokan satırlara
Uzun uzun yazsa bile, yeter mi bizi anlatmaya
Geçmesin güzel günler, bitmesin aşk ve sevgiler
Çekilmesin geriye mutluluk,gelmesin üzüntü keder
En içten duygularınla, sonsuza denk yeter.
..
Hayat bazen dert,acı, keder,elem
Ruhunda peydah olmuşsa kangren
Kim kalacak ki dünyada ebediyyen
Elbet var ölüm, cennet, cehennem
Günahkar olmak kolay,sende ol erenlerden
..