Her şey soğuktan başladı,
Kırık çizgilerle çevrildi etrafımız.
Bir elmanın allığı
Bulaşmış gibi gökyüzüne.
Bulaşmıyor artık nur,
İçimizin zifirine.
Bıktım ben, gayrı kalmadı mecalim
Yazmakla da tükenmiyor mezalim
Eline düştüğüm amansız zalim
Dermansız bıraktı mecnun misali
Ol Aslı şanıyla yaktı Kerem’i
I.
Oysa ben sessizce
ölmek isterdim kollarında.
Ya da çığlık çığlığa
adın dilimdeyken karanlığa
göçmek isterdim.
Gözümde giderken attığın bakış
Kasımlar bana gülmeyecek artık
Sonbahar, gelinliğinde nakış
Sokaklar sana çıkmayacak artık
Sessizce ağlarım çıkmaz sokakta
Yalandan açmış gökyüzünde güneş
Yüzündeki gökkuşağı yalana eş.
Yalandan gülüşüne kandığım,
Seni de saracak hiç ummadığın o ateş.
Akşamlar zehirdir en acı tonunda
Şehri sığdırdım kimi zaman gözlerime
Bir nefes baharda boğuldum
Çağımın bayat aşk mayasıyla
Çorak gönüllerde yoğruldum
Gün geceden habersiz geçti
I.
Ah Dilara!
Nereden başlayayım söze,
Nasıl bitireyim bilmiyorum.
Okudukça, gör beni düşünde
Okudukça, sızlasın sinende yara
On harf olacaktı soyadımla adın
Dağ, taş başıma bugün…
(Kahkahaların Sustuğu Yer, s.: 128)
Ölümüm sana sürpriz olmayacak.
Üzülür müsün? Bilmiyorum.
Toprağımda çiçekler açacak.
Koparıp da saklar mısın? Bilmiyorum.
Yağmur yağacak, toprak kokacak mezarımdan.
I.
Bir his var içimde.
Senden kalan tek iz o sadece.
Ağır ağır hissizliğe doğru yelken açtım.
Sensizliğin açıklarında buldum kendimi.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!