Göğün yarasında bir çığlık kopar,
Sessiz, anlaşılmaz, kimse duymadan.
Bir çocuğun düşü, henüz yarım kalmış,
Oysa rüyasında bahar kokusu vardı.
Rüzgar savurur paramparça hatıraları,
Bir solukluk gölgede kalmış yaşamlar.
Yıldızlar birer birer dökülürken geceye,
Gözlerinde kaybolur masumiyetin ışıltısı.
Tozlu yolların serinliğinde yitip giden adımlar,
Bir kurşunun yankısında susturulur.
Renklerin karıştığı ufuk çizgisinde,
Gökkuşağı boyun eğer karanlığa.
Bir zaman vardı, elinde kırık bir oyuncak,
Şimdi elleri boş, göğsünde bir mühür.
Sessizliğin içinde yankılanan sorular,
"Kimdi bu çocuk, nerede kayboldu?"
Bir nehir akar zamansız, öylesine ağır,
Dalgaların taşımadığı birer hayal.
Kırık aynalarda parlayan yüzleriyle,
O çocuklar artık sonsuzluğun bekçileri.
Toprağın altında bir dünya kurulur,
Solgun tenlerinde umut saklıdır.
Bir ağıt yükselir, duymaz kimse,
Çünkü dünya çoktan sağır olmuştur.
Gözlerin kilitli, dudakların mühürlü,
Savaşın girdabında kaybolmuş sesler.
Bir bahar daha gelir mi? Yoksa sonsuz kış mı?
Bu çocuklar artık zamanın gölgesinde yaşar.
Uykuların derinliğinde bir fısıltı,
O çocukların adları unutulmaz.
Her yeni güneş doğduğunda,
Onların ışığı, asla batmaz.
Savaşın rüzgarında savrulan o yapraklar,
Bir gün yeniden toprakla buluşur mu?
Kayıp çocukların sesi olur mu geceye?
Belki de onlar hepimizden daha gerçektir.
Sonsuz bir uykunun eşiğinde bekleyenler,
Bir gün uyanacaklar mı dersin?
O çocuklar, savaşın unutulan yüzleri,
Birer yıldız olup yeniden doğacaklar mı?
Kayıt Tarihi : 6.10.2024 21:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!