Sonsuz sevgiliye sevgili olmak için dünya denen âlemden vazgeçiyorsun. Gözyaşların görülmesin diye dışa değil, yanan yüreğinin içine akıtıyorsun yaşlarını. Sokağa çıktığında ise tanınmamak için gölge oluyorsun.
Acıların kan kızılı gözlerine oturuyor, isyan çığlıkların sözcüklerine dökülüp, perde perde iniyor yüreğine. Acının matemini tutuyor, gözlerin, yüreğinin, bedenin. Açılmak, aklanmak istiyor düşüncelerin. Kapattığın her kapının ardında birikmiş hüzünlerini bırakıyorsun.
Esir alınmış duygulara, baş kaldırışın, isyanın. Dörtnala yaşanan sevdaya hapsedilişi, tek ranzalı soğuk odaya. Gözlerinden silinirken görüntüler, ruhu boşaltılan bir bedende, aşkının izlerini arıyorsun.
Yaşanmışlıklarda ki suçluluk duygusu bir kabus gibi üzerine düşüyor. Ufuklar dar geliyor yüreğindeki sıkıntıya. Karanlıklara doğuyorsun her gün doğumlarında. Işıyacağın şafaklar ise kızıla boyanıyor. Yeryüzünü arayan gökyüzü gibisin. Sırsız aynalarda kendini arıyorsun. Milyonluk şehirde kimsesizsin. Yaşamaktan ve yaşamdan vazgeçiyorsun.
Sevdanla yaşadığın ev kör olmuş, duvarlar sağır. Seninle konuşmuyorlar artık. Yaşamdan izleri hapsediyorsun gönlünün demir hücrelerine. Hayat denen oyun sahnesinde tek kişilik oynuyorsun. Her parçan kendi hayatını yaşıyor. Ruhun bedeninin sıcaklığını hissetmiyor. Ruhsuz bedenin donması gibi. Oysa beden kadife elbiseye benzer, kadifeye el değdikçe ruh kendini bulur.
Acımasızlığın acısıydı yaşadıkların. Sabah olmayan karanlık sokaklarda, hayali fener ışıklarında, ayaklarına dolanan sokak köpeklerinin sırnaşmasına aldırmadan, uzandığın Arnavut kaldırımlarına sarılıyorsun. Karanlıklar ıslak yorgan gibi üstünü örterken sevgilinin nefesinde ısındığın günlerin özlemindesin. Örtündüğün serin karanlıklar yüreğinin ateşini söndürmeye yetmiyor.
Gezindiğin Arnavut kaldırımları esrarlı uykusundan senin ayak seslerine uyansa bile, oturduğun bank tek kişiye bile dar geliyor. Gönlünün pusulası bozulmuş, gittiğin her yere hüznü ve aşkı götürüyorsun. Şahin kanadındaki rüzgara kapılıp başka yüreklere konsanda, kanayan yaranın hüznünde boğulmayı seçiyorsun. Aşka verdiğin gönlünü, yine aşkla öldürüyorsun.
Ölmeden önce ölmeyi öğrendiğini zannediyorsun. Yüreğin kor ateşlere düşmüş gibi yanarken bedeninde ruhun gibi yok oluyor. Ahengi bozulmuş ruhunla karanlıklarda yok oluyorsun. İnsanlardan uzakta yaşamayı seçerken kaybedecek bir şeyinin kalmadığını düşünüyorsun.
Dipsizliğin dibine vurup, ara beni bul beni diye ruhunu hüznünden kurtaracak birilerini bekliyorsun. Aradığın elmas seninle ilenip, seninle parlayacak, seninle söyleşip seninle ağlayacak, hüznüne kapılıp seninle boğulacak, ruhu ruhuna denk, engin hoşgörüye sahip, acına merhem olacak birilerine ihtiyaç duysan da, özgürlükte bile hep esareti yaşayacaksın.
Gözlerine değen buğulu bakışlarla efsunlaşsan bile lal olup kalacaksın. İçinde yara kanadıkça özlemlere boğulacaksın. Donuklaşan bakışlarını ardında bıraktığın aşkının acısıyla, yağmur damlarıyla yüklü sonbahar rüzgârlarının önünde bilinmezliklere sürükleniyorsun. Aşkının acısıyla kıvranırken…
Mutluluk ve sevda ile uçtuğun kanadın tek kaldı. Aldığın nefes sana dar geliyor. İki ayrı bedende tek nefes yeterken tek bedende aldığın nefes sana yetmiyor. Doyumsuz doyumlara bırakıyorsun kendini. Denizi damlada, güneşi zerrede görmeyeli çok oldu.
Kaç gece uykusuz sabahladın, kaç gece yıldızlarla konuşup içindeki acıyı kustun, katran karası gecelerin ruhuna. Karanlığa döktüğün gözyaşlarını mehtaptan bile sakladın.
Bütün mesele unutmak değildi, alışabilmekti bütün zorluklara, özlemlere ve acılara. İki kıtanın elleri üzerindeki, iki denizli kentin içinde yaşananlar senin ruhunu parçalasa da, hayat ile arana mesafeler girse de nefes aldığın sürece yaşam devam ediyor.
Bırak kanasın yüreğin, bırak aksın gözyaşın. Aktıkça damlalar yanağından yüreğindeki alevler bir nebze körlenecek, sönmeyecek ama acın hafifleyecek.
Gidenin ardında yaşananlardır kalan, kaybolan ise sadece aynadaki görüntüdür. Acı bir tebessüm yayılır dudaklarına, var etmek için onu, onunla yaşamaya çalışırsın. Yaşadıklarınla yaşatırsın.
Yok etmek istemiyorsan, sevmeyi yeniden öğrenmelisin. Severken başka gönülleri, sevdiğini görmelisin. Yeni sayfalar açmalısın gönül defterinden, yeni odalar döşemelisin gönül dergahında. Sevgini, sevdiğinin sevgisiyle büyütmelisin. Yüreğin sızlasa da, yaşadığın aşkın hüznü matemi duygularını yorsa da;
Aşk, yalnızlığı kabullenmek,
Aşk, ayrılığı kabullenmek,
Aşk, ıstırabı kabullenmektir.
28.01.2012 kayseri
Fatma AVCI
Kayıt Tarihi : 5.2.2012 14:05:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Fatma Avcı 2](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/02/05/kayip-ruhunda-kendini-adam.jpg)
Evet, 'YAŞAM DEVAM EDİYOR.'
Yaşam ırmak gibidir geriye akmaz. yolcu9901 Gerçwklik bu. Duygu yüklü yüreğini kutluyorum. Sevgililer günü vesilesiyle her zaman Sevda denizinde yüzmeni diliyorum dost.
mevlana der ki; 'dibi yosun tutan denizlerle ilgilenme, sen dağları seyret. yenik düşüyorsan özlemlerine aldırma, kalbindeki o uçsuz bucaksız sevgiyi hisset. işıklar sönmüşse ve karanlıksa ona da aldırma, ay ışığını seyret. sabret... sabret ki herşey hissettiğin kadar derin ve sonsuz olsun. sabret ki herşey gönlünce olsun...'
Çok sevmiştim Mevlana' nın bu sözünü..Sizi de okuyunca birden onu çağrıştırdı.
Okuduğum yazı hem çok hüzünlü hem de çok kararlıydı. Mesajı harikaydı. Herşeye rağmen sevgi diyordu. Bütün isyana rağmen sevgi. Ama bir vazgeçilmezliğin sesi her satırın arasından meydan okuyordu. Alınan nefes dar gelse bile.
Önemli olan dediğiniz gibi kabullenmektir...Eğer başarılabiliyorsa.
Çok güzeldi..
Yüreğinize sağlık.Sevgiyle kutluyorum.
Sevgiler
TÜM YORUMLAR (11)