Diyorlarki niye kürtçe konuşmuyorsun.
nerden bileceksin cigeramın?
o benim işkence hücrelerinde suspusluğum,
o benim zulüm döşeğinde kusmuşluğum.
Her kelimesinin tercümesi çığlık
her cümlesinin sonu ölüm...
ve her öznesi fail meçhul olduğunu...
Geriye dönüşü olmayan munzur’a boyanır yoksulluğum.
kuşanmış yaşlar biriktirir anaların yürek den(i) zine.
Ve çıkılmaz sokaklarda yoklanır iki isimli kayıpları..
Elektriğe vurulmuş duygular beslerim
Barbarca gülüşmelerin kucağında...
Sonrasında serseri intiharlara dalarım.
Dili tutulmuş zindanlarda çığlık çığlığa
yankılanan yabancı bir senfonide...
belki Diyarbakır gibi cinnet geçirmiş
acılarla diken diken olmuşum.
belki Diyarbakır soluklu acı çekişmenin
sessizliğe kararmasıdır kürtçe’m....
bakışlarımın kayalıklarında
eşkiyaca hislerim nefes nefese kudururken.
toprağına terkedildiğim
tutsak vatanımda saklarlar beni...
anaların sürgün yemiş gözlerinde
gezinip dururum öylece...
kaybulup giderim günlerden cumartesi kuyruğuna.
gecelerinin suskunluğunda
yazısı silinmiş bir kayıp ilanında...
Ve kürtçe ağıtlar beslerim,
yitirilmiş heye(c) anların tipsiz mahpuslarında..
Kayıt Tarihi : 11.5.2014 03:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!