Kısım III - Şairin Güncesi
Takvimin rengi sarı, saatin yurdu gurbet
Demek ki şu gördüğüm
Sonbahar mevsimidir.
Dünün dilinde sükut, yarın içimde hasret
Demek ki bu kör düğüm
İntihar mevsimidir.../
Ben hangi şehri düşünsem işgaline denk geldim hep
Vakitsiz kayan her yıldız bu yüzden dokunur bana.
Bu yüzden aşkı hiç bilmem, eşkâline denk geldim hep
Ve bu yüzden her selâda Fatiha okunur bana.
Kendi ellerimle dikip yarım kalmış her kefeni
Kendim çaktım çivisini kapanmamış her tabutun.
Kendi ellerimle gömüp elvedasız terk edeni
Tövbesine karanlığı hibe ettim her sükûtun.
Omuzlarımda bin yılın yükü ağır yarasıyla
Adımlayıp duruyorum yelkovanın gölgesini.
Hem cennet hem cehennemde yanıyorum sırasıyla
Bağrıma taş gibi basıp yorgun ruhumun sesini.
Güne kısa bana uzun dakikalar yaşıyorum
Gözlerime bir kibritin yalazı vurduğu anda.
Sırat’a iltica edip Arasat’ı aşıyorum
Saatlerin bir meçhûle kapılıp durduğu anda.
Kararmış tomurcuklar var ölü kuşların kentinde
Bir tek simitle ırzına geçilmiş kâbuslar bir de.
Avutulmuş çocuklar var dik yokuşların kentinde
En kötüsünün içinden seçilmiş kâbuslar bir de.
Alıcı kuşlar geziyor kanatlarında ölümle
Aldığı her hayal için kâbuslar lütfedip bana.
Nasıl yaşıyorum bilme, bunca sır bunca zulümle
Ezberim teslim olurken vakitsiz bir imtihana.
Genzimi bir hançer gibi yırtarken tütün kokusu
Ağustos’un ortasında alev alev üşüyorum.
Hicret ederken içime kentlerin bütün kokusu
Avuçlarım sırılsıklam, karanlığa düşüyorum.
Şimdi bana söylenecek tek söz bırakmadan gidin
Gidin ki güzel cümleler kucaklasın yalanları.
Kapıyı arkadan çekin ve son kez bakmadan gidin
Bırakın dağınık kalsın, ben toplarım kalanları.
Kayıt Tarihi : 14.2.2022 18:11:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!