giderken;
ömrümü yitik bir kente emanet ediyorum...
ben bu şehri
acılarımı izleyerek öğrendim.
yenik düşmüş bir hikaye daha açılırken ömrümde
yalınayak adımlardım kalbimin sokaklarını.
sokaklar kuşatılmış,
sokaklar paramparça.
çaresizliği kuşanırdım köşe başlarında.
bakışları uzak ve yaralı
bir kadın portresine dönerdi geceler.
bir yıldız tutardım karanlık gözlerinde.
acılarımı susturur;
bir gözyaşı tutardım solgun yanaklarımda.
dalgalar yüzüme çarpar,sessizce ağlardım...
sürgün yaşardım kalabalıklarında
bir caddenin ortasında düşürülmüş
siyah beyaz bir vesikalık resim gibi.
kaç beden çiğnedi hayallerimi
kaz keç düştüm toprağına
yetim bir cemre gibi.
bu kaçıncı geceyarısı ey istanbul!
kapında sabahladığım.
kaçıncı sabah; sigara ve üşümüş parmaklarım.
dayanamaz;
alabora olmuş bir gemi gibi kıyılarına çarpardım...
şimdi sen de
tutmaktan korkuyorsun ya soğuk ellerimi,
aldırmam;
en çok matem yüklü çocuklar sarsın beni,
başı eğik bir sonbahar kaplasın titreyen gövdemi,
ve bütün tutunamayanlar adına
tüm kaldırımlar ruhumun taşlarıyla döşensin! ..
oysa bir martının kanadına tutunup
sokulmuştum kollarına.
aynı ihanetin kurşunuyla vurulmuş
aynı yaranın kabuğunu taşıyorduk.
söylesene istanbul;
şimdi bu parçalanmış düşler
yerde uzanan bu sarhoş gölge kimin eseri? ...
kayıp giderken anılar,
doğduğu yere saplanıp kalmışken aşk,
daha fazla kalamam!
mültecidir benim yorgun yüreğim.
benim için bir İstiklal yoksa
kız kulesi bu kadar uzak
ve ne kadar istersek isteyelim kavuşamayacaksak
hasreti yüklenir kaçar giderim...
çökerken üzerimize sis; boşalırken yağmur
yollarında kimsesizliğin çığlığı
bak sonunda ayrılık siyah bir peri oldu
ve düştü ikimizin ortasına;
sevdanın emzirdiği çocuk kalbim durdu
ben tükendim istanbul;
şimdi sen çöz yaşamak denen karmaşayı! ..
Kayıt Tarihi : 23.4.2006 23:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!