ne zaman kendimle buluşsam denizlerim daralıyor
o büyük delilerin bakışlarını kuşanıyor üşüyen yüzüm
beni de bekliyor hangi yola el uzatsam
sonu ölümlerle kucaklaşan ayrılıklar
ben ne zaman anılara uğrasam bilmelisin
yanık bir sancıdır gençliğimin bütün fotoğrafları
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
''acıları da bileceksen tut ellerimden''
canı gönülden kutluyorum üstadı...
‘’Şiir imgelerin bir veya birden fazla izlek etrafında metinsel bütünlük oluşturacak şekilde örgütlenmesidir.’’ Der Serkan Engin Sol Kroşe başlığı altında kaleme aldığı poetik eleştiri yazılarında.Bütün görüşlerine katılmasam da, bana göre son dönem Türk şiirinde poetikaya ilişkin en tutarlı ve en kapsamlı çerçeve yazılardan birisidir.
Bu tanım altında ayrıntılı bir şekilde açıkladığı ve benim de kabul ettiğim şey şudur ki; şiirin temel birimi imgedir.Ve şiir tabii lisan içerisinde gelişen üst/ özerk bir lisandır.Şair imgelerle tabii lisanı dönüştürerek sınırlarını genişletir ve yeni anlatım olanakları sağlar.
Günün şiiri imge cenneti ve duygu yönü ağır basan bir şiir.Ben şair gençliğine ve çocukluğuna özlemi hisli bir şekilde dile getirmiş diye düşündüm şiiri okuyunca. Gerçek yaşamın tadını ve samimiyetini geçmişinde arayışını anlatmış dedim. Son dörtlük şiirin özeti niteliğinde diye düşündüm.
Şair ‘’kaz’’ der okur ‘’koz’’ anlar.Bunda ne şairin ne de okurun kabahati vardır.Zaten maksat illa da bir şeyler anlatmak da değildir şiir yazmaktan.Asıl mesele şairin şiirle okur arasında bir köprü kurabilmesi bir diyalog oluşturabilmesidir.Anlaşabilmek konuşabilmekten başlar.Okur şiirle konuşabiliyorsa şairin maksadı hasıl olmuş demektir.Şairin imgelerle oluşturduğu bu üst ve özerk lisanı zaman içerisinde tekamül edecek ve okur nezdinde şiirinin bir karşılığı, yüzde yüz karşılamasa da bir tercümesi olacaktır.
Şair Rahmi Emeç’e ve okurlara saygılarımla
Saygı ile..
'Kaybolmuş Bir Çocuğum... ' başlıklı şiir, nitelikli imge-simge sarmalında. Anlıyorum ki şiir, ağır işçilik.
Rahmi EMEÇ' i kutlarken; antoloji.com'da kayıtlı, 'Yaşam' başlıklı kısacık şiirimle kendisine eşlik etmek istiyorum:
' Üryan bir bıçak kişner;
' Cılız sesine umudun.
' Buruşmaz keyfi avanak ilmiğin
-boynunda erdemin.
' Çocuk gülülüşüne açılan kollar,
-müzede artık.
' Bir baş soğandır mutluluk
' Sıkılan yumrukların altında...
*Nadir ŞENER HATUNOĞLU: matematikçi-bilim uzmanı*
hiç inanmadım alnımda dolaştığına yazgının
inanmak boyun eğmektir, orada biter söz
Bu satırlar ateist bir şairin satırları sanıyorum,böyle dini bir bayramda bu şiirin seçilmesini kınıyorum.Vesselam.
kutlarım günün şiirin.anlamlıydı
Sade,temiz,duru bir anlatımlı şiir.Son dörtlüğü gayet hoş ve anlamlı idi.Kutlarım.Bayramınız. Mübarek olsun. Saygılarımla.
GÜZEL ŞİİR, ŞAİRİ KUTLARIM. Öyle ağır Arapça, Farsça yada İngilizce, Fransızca dillerinden bezenti yer almamış. Günlük halk dili ile ve uyak ve ölçü gibi kalıplardan uzak kalmış, tam günün şiirliğine aday bir şiir seçilmiş. Seçeneleri de kutlarım.Recep Bey Kurban Bayramı'nı da iptal edebilir mi diye dşündüm ama gücünün yalnızca Atatürk Cumhuriyeti' ne geçtiğini gördüm!. İyi bayramlar.
Kaybolmuş çocuk derin sularda bulabiliyorsa kendini.Demek ki çok iyi yüzme biliyor.Endişeye gerek yok.Güzel şiir.
''inanmak boyun eğmektir, orada biter söz ''
çok güzel bir şiir...çok...
Bu şiir ile ilgili 9 tane yorum bulunmakta