Güz kaçkınlarıydık
sesini törpüleyen yaşamları
-Lacivert ve kızıl-
örste inceltiyordu hıncını alarak tarih
aydınlığımızı
-sahi, kaçı eksilmişti haberimiz olmadan-
ödünç mü vermiştik yıldızlara
Suyunu salan kokuşmuşlukların
pençesinden koparmak için güzel şeyleri
-biz kime geç kalmıştık-
parçalı bulutlu günlerin suskun
özneleriyiz diyerek kandırmıştık birbirimize
Durdurulamayan eylemlere
-ki özdeklerimizden biliyorduk-
soycul kılmak için aralıklı bırakmıştık kapılarımızı
Bir kıpırtı şahlandırmaya yeterdi
sol yanımızdaki çağlayanlarımızı
Olmadı bir türlü
“iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet
ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler”di
-Peşine düştüğümüz en başat aşklar uğruna-
alnımızdaki terle yıkanabilirdi güneş
Bal ederdik en beklenmedik anlarda
bin bir acıları
-ki kadim toprağımızın en taze iklimlerinden-
öfkelerimizle kökünü kazımıştık hainlerin
Her ses bizimdi
Yüreğimizde sevgi bileğimizde adanış
dilimizde ağıtlar vardı
Her biri kendi rengiyle yamandı
Çoktu, çoktandı
Som parlayıştı ovalarımıza yeniden
türküsünü serpiştireceğimiz
Geciken günlere
günebakanların gölgelerine doğru
-geç kalınmışlıkların utancıyla-
düşe kalka yollardaydık
Kayıt Tarihi : 30.3.2018 19:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!