Ne zaman yokluğunun imkânsızlığına koşsam bir yığın umutsuzluk karşılar beni
Ne zaman yüreğinin sözcüklerine el atsam ihtiraslarının labirentleri sarar beni
Ne zaman asi yüreğinin fırtınalarına yakalansam bir yılkı atı üzerinden atar beni
Ne zaman gelsem kapını çalmaya mağrur kelebek, hep vahşi tabiatın ağırlar beni...
Günlerdir sana rastlamayı umarak dolaştım bu garip yerkürede. Gözyaşlarının denizine dalarak sevgilerden saraylar yaptım sana. Hep ben konuştum, ben sevdim, ben özledim. Bazen de seninle yer değiştirerek anlamaya çalıştım seni. Kırılgan sözcüklerle bezeliyken yüreğin mühürlü dudaklarına bile haram ettin sevmeleri. Korkular sarmış bedenini kelebek, ne yapsan bitmeyecek. Sen korktukça bu yürek seni bir masal diyarında hep özleyecek, özleyecek, özleyecek.
Ben seni yüreğim büyüsün diye sevdim, düşlerine ve zincirlerine rağmen. Seni sevince göğsündeki kayaları ezdim gözyaşlarına kapılarak. Ben seni yüzündeki benlerinle sevdim, ay gülüşlü yüreğine dalarak. Göğsündeki kanaviçelere sevdalandım, ayaklarına şiirlerimi serdim, kelebek kanatlarına ömrümü sunarak. Ben seni sevdim mağrur yüreklim, senin için dağları delerek.
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir siyah saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta