Tipi altında kalmış ayak izi gibi yolları ve güneş yemiş gibi kardelenleri,
Hiç yağmura uğramamış gibi kaktüsleri ve gelincikleri tepelerde;
Bir tarafımızda Fırat'ı, diğer yanda Dicle'yi ve Kızılırmak'ı toprağında,
Manavgat'ı ve şelalesini, Çoruh'u, Yeşilırmak'ı, Gediz'i kaybettik.
Çukurova'nın bereketini ve Harran'ın siluetini, kumlar arasında, rüzgarla
Kurak ve çöl sıcaklığıyla, Safranbolu'yu ve çiçeğini, damlamayan yağmurda;
Öyle ki yol kenarındaki beyaz papatyayı ve ona konmuş polen arayan
Karınca kadar muktedir arıyı, arıdan gelen yaşamı ve lezzeti kaybettik.
Konya'nın ovasını ve Karadeniz'in yeşilini ki vazgeçilmez, çayını,
Sular altında bırakarak çorak iklimlere teslim edip mecburi,
Erzurum'un yazın bile yağan karını, Erciyes'ten dört mevsimlik toplayıp,
Toprakta biten en son ağacı çıkmamacasına söküp attık, kaybettik...
Yıl, önemi yok kaybettikten sonra yazılmış yılı;
İki bin bilmem kaç...
Kayıt Tarihi : 8.12.2020 22:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!