Tutunacak ne kaldı, dalımızı kaybettik.
Çağlayanlar kurudu, selimizi kaybettik.
Zühre yıldızı sandık gördüğümüz serabı,
Bir hayalin uğruna yolumuzu kaybettik.
Niyetlendik şarabı yar elinden içmeye,
Daha el uzatmadan kolumuzu kaybettik
Dalıverdik bahçeye, bir râyiha uğruna,
Bülbülün figânında gülümüzü kaybettik
Gönül atıklarıyla kirlettik /sadık yâr/i,
Veremedik bağrına, ölümüzü kaybettik.
Ayakaltına aldık, edebi ehl-i dilde;
Sürç-i lisan eyleyip dilimizi kaybettik.
Unutunca hicâbı, çarık oldu yüzümüz;
Maske aldı yerini tülümüzü kaybettik.
Gönlümüz mihrap iken harabeye çevrildi,
Nağmeler inlemiyor telimizi kaybettik.
Şapka düşünce yere, görünmesin diyerek;
Saç ektirip başlara, kelimizi kaybettik.
Maya çaldık durmadan yoğurt derdiyle yanıp,
Ne yazık kurbağalı, gölümüzü kaybettik.
Heba oldu bir ömür, bir hevesin peşinde;
Boşa kürek sallarken, dolumuzu kaybettik.
Arkamıza alınca, aşardık Kafdağı’nı
Şimdi yaprak oynamaz, yelimizi kaybettik.
Elimizi el aldı,dilimizse lâl şimdi;
Duy ecdat halimizi, belimizi kaybettik.
Hikmet Saadet ÇAKICI
Hikmet Saadet Çakıcı
Kayıt Tarihi : 28.6.2019 22:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!