Görmüyorlar
Sesimiz boğulmuş bir kuyunun dibinde
Duyulmuyor.
Ellerimiz boş,
Ceplerimiz rüzgarla dolu.
Yüzümüzü göğe dönüyoruz
Yıldızlar bile sırt çevirmiş.
Taş kesilmiş sofralar,
Kuru ekmeğe hasret
Her sokak, her kapı
Bir duvara dönüşmüş.
Uykularımızı kemiren sorular
Sabaha kadar
Bekliyoruz
Bir ışık sızar mı diye çatlaklardan.
Bekliyoruz.
Ama bilsinler:
Beklemek susmak değildir.
Toprağın altında biriken
Kökler gibidir sabrımız.
Derine,
Daha derine iner
Kimi zaman dua gibi
Kimi zaman hıçkırık gibi
Kimi zaman diş gıcırtısı gibi
Birikir
Sonra bir gün...
Bir kıvılcım
İçimizdeki orman
Başlar yanmaya
Sessiz sedasız,
Biriken yangın.
İlk duman ince,
İlk alev ürkek,
Ama sonra
Sonra dağ olur,
Göğü yaran bir volkan olur öfkemiz.
Kimse bilmez
Hangi taş yerinden oynar önce
Kimse sezemez
Hangi adım ilk kırar zinciri.
Ama kırılır!
Çatlar!
Yarılır gece!
Ve güneş düşer içeri,
Yanan avuçlarımızdan doğar sabah.
Çünkü biriktirir
Her suskunluk
Her açlık
Her dışlanmışlık, her horlanmışlık
Birer tohum olur içimizde.
Ve o tohum
Bir gün
Bir sesle, bir sözle,
Bir dokunuşla çatlar.
Büyür sonra
Birleşir
Kavuşur gün yüzüne
Alnımızda ter,
Yüreğimizde inançla.
Gök gürler, dağ yürür,
Ve biz
O yürüyen dağın sesiyiz artık.
Kayıt Tarihi : 7.6.2025 08:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!