Bir bahar ki, kışa dönük yüzü...
Ne yeşili yeşil ne gelişi güzel...
Bu bahar benlik değil,
Gündüzün zulmet saçar özü.
Güneşin, tüter yüreğimde yanığı.
Bulutları sıkıp merhamet sızdırsam,
Rahmet yüreğime inse semadan,
Gözyaşıma karıp sulasam bağımı,
Dağı taşı aşıp mamur etsem düzü,
Kahrolur başımda bekleşen kuzgun.
Nihayet, bende varım, bilemediler.
İlkel kaldım ilim ikliminde belli ki.
Sabır nehrinden ıslanıp geçtim.
Uslanmaz yüreğimi ısırıp dişledim.
Ne kem söyledim ne yan baktım.
Zira ne yana baksam gri duman.
Elimde kaldı, hangi dalı tutsam.
Kutsalımı nakşetsem yüreğime,
Aşk nuru açardı aklımı belki.
Oysa zihnimdeki zelzele ile ayıldım.
Eyvah ki, kış bahar olmamış hala.
Aç susuz yürüdüğüm sahrada.
Gözümde oynaşan bir serapmış
Gördüğüm menevişli manzara.
Siyahında bitimsiz koyu gecenin
Yolculuğum bilinmeze doğru.
Burnumda çürümüş insan kokuları.
Bastığım yerde inleyen ses
Masum canların cansız nidaları.
Kapatıp gözlerimi derin karanlığa
Haykıramadım kana kana, sustum.
Hiç olmaktan korktum, pustum.
Çünkü ben, evvelden hep çoktum.
Mevziler beni edince ayan
Beynime sıçradı topuğumdaki kan.
Ne yolun yordamına uyabildim,
Ne ayağıma uydurabildim yorgan.
Hep açıkta kaldı kalbimin bir yanı.
Yana yana yüreğim, yürüdüm
Alev sağanağının arasından.
Yürüdükçe gölgem uzadı
Ben benliğimde küçüldüm.
Kanıp batan güneşin tatlı rengine
Daldım biçimsiz umutlarla engine.
İlahi, senden sebeptir varlığım.
Her çıkar yol sana varır, şüphesiz.
Vuslatın ırağında olmakta senden,
Kapılar kapatıp açmakta.
Bir kesret ki etten duvar önümde.
Kesti fütursuz cellât sana uzanan eli.
Linç edilmiş rüyalarımdan koparıldım.
Cihan zulmet içinde rabbim
Şuursuz güruha bahşet seher yeli.
Perdeler indiğinde kan çanağı gözlerimden
Çığlıklar içinde geldim kendime.
Merak içinde seyre daldım
Parklarında oynayan çocukları
Hudutlar ötesinden geldiğim kentte.
Sırtımda Ensar’ın himmeti hırka,
Açlığıma çare buldum kuru simitte.
Daha yere gelmez sırtım,
Gayri yarılsa da kalbim kırka.
Latif ve mağrur bu diyarın yiğitleri
Açıp kollarını sarıldı sadrıma,
Olmadan halim bin perişan.
Çekip kurtardılar sıtmalı bataktan.
Oysa nicelerinin susmuştu dili.
Yaralı parmağa bile olmadılar derman.
Kimi gün akılları daha açtı gözlerinden.
Sözlerini tutup ecelimi gözlediler.
Durgun suyu bulandırıp geçtiler.
Ölmedikçe boğazımı kestiler.
Artan acılarım sevgiyle sonlandı.
Virane yüreğimi terk etti hasret.
Takatim yok dönüp ardıma bakmaya.
El açıp yalvarmaya alışmadan aklım
Elverip çabaya kazanmaya kalktım.
Benliğimi koyup bir kenara,
Sırtımı verip gölgelendiğim çınara
Bende su verdim kabımca.
Hakkım bu mu, mağdur muyum?
Ben mi misafirim, gurbet mi yurdum?
Nice soruları yuttum bir yudum suyla.
Sonsuz hülya içinde mutluluk buldum.
Üşenmedim, kırık düşleri yeniden kurdum.
Tereddüt içinde girdiğim hanede
Dumanı üstünde aş geldi önüme.
Anladım ki kış geçip ömrüme indi bahar.
Sandığımdan daha yakın
Özlediğim çimen kokulu sabahlar
Oldukça kol kola rahmet yüklü bulutlar.
Şükür rabbimedir, dualar ona
Ki çiçek bahçesidir eylediği şu bataklıkta.
Güneşi doğduran, karanlığı solduran,
Su ile çatlatıp çınarı olduran,
Son radde gönlüme açılan yol, huzur,
Yer yüzünde her alem odur.
Tüm çıkmazları enkaz edip
Muhtaç iki gönlü O kavuşturur.
23.12.2015
Ümraniye
Kayıt Tarihi : 24.12.2015 10:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!