Kavram Kargaşası
Ahmet Cevizci’nin “Felsefe Sözlüğü”; tırnak içi birkaç ifade aldım, konuyu anlamaya yardımcı olur!
Kavram; “Bir şeyin, bir nesnenin zihindeki zihne ait tasarımı; soyut düşünme faaliyetinde kullanılan ve belli bir somutluk ya da soyutluk derecesi sergileyen bir düşünce, fikir ya da ide.” Ve “ Tıpkı tümce oluşturmak için terimlerin bir araya getirilmesi gibi, kavramlar da, önermeler oluşturmak ya da tam ve eksiksiz düşünceler düşünceler oluşturmak için bir araya getirilir. Bir kavram kazanmak, onu ifade eden terimlerin anlamlarını öğrenmektir! ” Ayrıca; “Kavram, bir sözcüğe yüklenmiş, bir sözcükte toplanmış bir bilgiyi ifade eder.” Yani kavram genişletilebilir, genişleyebilir! Öte yandan; “Buna göre, doğruluk ve yanlışlık, kavramların değil de, önermelerin bir özelliğidir. Kavramın tek başına yerine getireceği hiçbir işlevi yoktur; onun işlevi, ancak ve ancak önerme içerisinde belli olur.”
İde; “Savunulan bir kanaat, kabul ya da inanç.”
Kavram kargaşası nasıl oluyor?
Öncelikle, kavramlar yeterince bilinmiyor! Kavramlar yerli yerinde kullanılmıyor! Bir tırnak içi; “Doğru” kavram üzerinden yanlış bilgiler kotarılabilir!
Kavram ne idi; somut bir nesne ya da soyut bir şeyin, zihindeki izafi tasarısı!
Herkesin “İyilik- kötülük” tanımı genelde herkese göre çok farklılık arz etmez! Önemli olan bunları uygun yerde uygun şekilde kullanmak! “İyilik-kötülük” salt olarak değerlendirilmez, neye göre, kime göre? Yani iyilik iyidir ama kime yapıldığında iyidir, kime yapılırsa kötüdür! Hırsıza iyilik yapmak için kilitli kapıları açmak kime göre iyiliktir, kime göre kötülüktür! İşte kavram kargaşası da tam burada görünür. Yukarıdaki alıntıdaki ifadeyi hatırlayalım; “Buna göre, doğruluk ve yanlışlık, kavramların değil de, önermelerin bir özelliğidir. Kavramın tek başına yerine getireceği hiçbir işlevi yoktur; onun işlevi, ancak ve ancak önerme içerisinde belli olur.” Bana göre iyi olan herkese göre iyi olmak zorunda anlayışı ile başlar ve çığırından çıkar! Sorun genelde; kendini tanımlamak ve bu tanımlama hakkını başkasını tanımlamaya kadar genişletmekten kaynaklıdır! Kişi kendini; “Dindar, laik, iyi” kavramlarını kullanarak tanımladığında sorun olmaz bu tanımlamayı başkaları için kullandığında sorun olur! Çünkü kişinin kendini tanımlamaya belki (Arif olan kendini bile tanımlamaz ki; sınırsız esmaya muhataplığını da sınırlamaz!) hakkı var ama başkasını tanımlamaya hiç hakkı yok! Başkasını tanımlamayı kendine hak görenlerin tanımlarının çoğu negatif oluyor; “Dinsiz, kötü, namussuz” gibi! Oysa kime göre, neye göre yapılıyor bu tanımlama? Tabi ki kişiye göreceli oluyor!
Mesela kendini “liberal, dindar, laik, milliyetçi, sosyalist” şeklinde tanımlayanların kendi tanımlarına uymayan durumları olduğunda, komik sonuçlar doğuruyor. Bunları tek tek kısaca irdeleyelim.
Kendini “Liberal” olarak tanımlayan “X” şahsından başlayalım; liberallerin en önemli özelliği özgürlükçü olması, bakıyorsunuz bir şahıs kendini “Liberal” olarak tanıtıyor, özgürlükçü olması beklenir! Sınırlayıcı ve baskıcı davrandığında diğer yanlarını ele veriyor! Yani aslında “Liberal” değil, sadece olmak istiyor ya da öyle görünüyor! Sahada çıkıyor gerçek yüzü! Kendini tanımladığı tanım dışında davranır ama başkalarını diğer pozitif sayılabilecek tanımlarla (Dindar, laik, milliyetçi, sosyalist) olarak tanımlamayı da kendine hak görür!
Kendini “Dindar” olarak tanımlayan “X” şahsına bakalım; ilk sorun kendi dininden başka dinlere karşı ve kendi dini içinde farklı unsurlarla mücadeleci tutumuyla çıkıyor! Sonra kendi dini inançlarına bizzat kendisi uymadığında ise “Başkalarına yasak, aynı şey bana serbest! ” şeklinde bir çıkmaza giriyor! Bunu da pek çok açıdan kutsallarla destekleyebilir ama ip kopmuştur; “Başkalarına yasak, bize serbest! ” dediğinde… Kendini tanımladığı tanım dışında davranır ama başkalarını diğer pozitif sayılabilecek tanımlarla (Liberal, laik, milliyetçi, sosyalist) olarak tanımlamayı da kendine hak görür!
Kendini “Laik” olarak tanımlayan “X” şahsına bakalım; bir laikten, din alanında vicdan özgürlüğünü kabul etmiş olması beklenir; bakıyorsunuz, şiddetle dine karşı duruyor ve kendi kabul ettiği bir ideolojiyi dayatıyor! İşte burada ip kopar; laiklik de elden gider! Sonrası; “Vatan, millet, ırk” gibi genel kabuller üzerinden durumu toparlamaya çalışır! Kendini tanımladığı tanım dışında davranır ama başkalarını diğer pozitif sayılabilecek tanımlarla (Liberal, dindar, milliyetçi, sosyalist) olarak tanımlamayı da kendine hak görür!
Kendini “Milliyetçi” olarak tanımlayan “X” şahsına bakalım; kendi ırk ya da milliyetine bağlı olması doğal olarak hakkıdır! Bu durumda başkalarının da kendi ırk ve milletine bağlı olma hakkı vardır! İşte sorun da burada çıkar; başkalarının bu hakkının olmadığını iddia eder! Mücadele ve kahramanlıklar devreye girer! Sonuç; kaçınılmaz mücadeledir! Kendini tanımladığı tanım dışında davranır ama başkalarını diğer pozitif sayılabilecek tanımlarla (Liberal, dindar, laik, sosyalist) olarak tanımlamayı da kendine hak görür!
Kendini “Sosyalist” olarak tanımlayan “X” şahsına bakalım; sosyal adalet ve paylaşımı esas alması beklenir! Sahada, diğer tanımlarla göründüğünde ve kendi menfaati ağır bastığında ise sorun çıkar! Bunu da ideolojik “Doğru” kavramları üzerinden toparlamak ister ama ip kopmuştur! Kendini tanımladığı tanım dışında davranır ama başkalarını diğer pozitif sayılabilecek tanımlarla (Liberal, dindar, laik, milliyetçi) olarak tanımlamayı da kendine hak görür!
Son tahlilde; “Kavram kargaşası” yaşanmasının en büyük sebebi, bilgisizliktir! İnsanın kavramları öğrenmekteki tembelliği ve kavramları öğrense bile bu kavramları kullanırken yaptığı kişisel, izafi tercihleridir! Yani bir kavramı öğrenmek de yetmiyor, doğru yerde kullanmak gerek! Tembellik edip öğrenmemenin sonuçları yaşanacak! Evren, ihmal etmez, ihtar eder; erteler ama ihmal etmez! İnşallah, kavramların izafi olduğunu ve kavramların kullanımının da kişisel tercihlere göre farklı sonuçlar doğurabileceği anlaşılır ve insanlar, birbirlerini başta kendilerini sınırlayacak, sonrada toplumu sınırlayacak tanımlamalarla vakit harcamaz! Her şey insan için kavramlar da insan için evrende insana bakar insanı geliştirir! Sınırlamak, tanımla oluyor. Tanımlamalar üzerinden “Kavram kargaşası” yaşanmasın dileğiyle.
Ahmet Bektaş
Ahmet BektaşKayıt Tarihi : 11.5.2015 15:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kavram ne idi; somut bir nesne ya da soyut bir şeyin, zihindeki izafi tasarısı! Herkesin “İyilik- kötülük” tanımı genelde herkese göre çok farklılık arz etmez! Önemli olan bunları uygun yerde uygun şekilde kullanmak! “İyilik-kötülük” salt olarak değerlendirilmez, neye göre, kime göre? Yani iyilik iyidir ama kime yapıldığında iyidir, kime yapılırsa kötüdür! Hırsıza iyilik yapmak için kilitli kapıları açmak kime göre iyiliktir, kime göre kötülüktür! İşte kavram kargaşası da tam burada görünür. Yukarıdaki alıntıdaki ifadeyi hatırlayalım; “Buna göre, doğruluk ve yanlışlık, kavramların değil de, önermelerin bir özelliğidir. Kavramın tek başına yerine getireceği hiçbir işlevi yoktur; onun işlevi, ancak ve ancak önerme içerisinde belli olur.” Bana göre iyi olan herkese göre iyi olmak zorunda anlayışı ile başlar ve çığırından çıkar! Sorun genelde; kendini tanımlamak ve bu tanımlama hakkını başkasını tanımlamaya kadar genişletmekten kaynaklıdır! Kişi kendini; “Dindar, laik, iyi” kavramlarını kullanarak tanımladığında sorun olmaz bu tanımlamayı başkaları için kullandığında sorun olur! Çünkü kişinin kendini tanımlamaya belki (Arif olan kendini bile tanımlamaz ki; sınırsız esmaya muhataplığını da sınırlamaz!) hakkı var ama başkasını tanımlamaya hiç hakkı yok! Başkasını tanımlamayı kendine hak görenlerin tanımlarının çoğu negatif oluyor; “Dinsiz, kötü, namussuz” gibi! Oysa kime göre, neye göre yapılıyor bu tanımlama? Tabi ki kişiye göreceli oluyor!
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!