Bir akşamüstü seyrediyorum,
Parmak uçlarımda gezinen bir ölüyü.
Kutsal bir sevdanın ayak izlerini taşıyor içimdeki çocuk.
Mahkûm ediliyorken umutlarım bir hücreye
Bir şiir doğuyor, gün batıp şehir kızıla boyanırken.
Şiiri doğuran şair ölüyor her gün doğumunda
Ve tirerken bir deste kirpik
Amansızca gülen kadının,
Kurumuş gözyaşlarından düşüyor adam.
Adam,
Kadının yüreğini gecekonduya çeviren adam!
Tılsımı yitirilmiş bir çuval dolusu duygu döküyor,
Aşkı dökülmüş kapkara bir kalbin küçük odacıklarına...
Kadın ki istasyondaki gurbet bekçisi gibi duruyor
Yüreğinde adamın.
Boş bir mezarın üstüne işleniyor bir karanfil
Gömülmeyi unutulmuş tüm ölüler için...
Dayanılmaz bir gidişin ardında kalıyor tüm sevinçler.
Hızla yağmalanıp dökülüyorken içimiz,
Göğe katran karası bir matem çekiliyor.
Yok olan bir şeye benziyor insanlık
Ve kadınlar...
Kadınlar tanırım yüzü ızdıraptan kırışmış,
Ölmüş bir karanfilin yapraklarını okşayan...
Ve göğe hasret kalmış adamlar bilirim,
Ülkemin doğusuna hapsedilmiş tutsak şairler.
Hepsinden çok yüreği elemle beslenmiş
Gözlerinden katre katre keder dökülen ağabeyimi bilirim..
Tutuklarken kelimeler bileklerimizi
İstila ediyor yüreğimizi, kaldırımda unutulmuş soğuk bir dize.
Kayıt Tarihi : 6.4.2020 01:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yüreğimin zarif acısına...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!