Bu dünyanın, ilkel ellerinde yandı önce ateş
- silah oldu sonra/ kan kızıla bulandı
- pusudaymış karanlığın hâin elleri!
-ak sayfalar ” lâcivert kederler”e bulandı...
-nasıl çıkar içerimizden acılar?
- ayrılık derdinin dermânı nedir? *
Eflâtun bir menekşe, açamadı özgürce...
- suçu, sevmek idi sadece!
- çözüldü dingin zaman, kınından çıktı kılıçlar
- uluyordu kuytularda, aç kurtlar
- yaşamadı fersûde saksıda eflâtun menekşe!
Hoşça kal derken kavgaya kedere; aldandı, geçici rüzgâr sandı!
- gayya kuyusu dışarısı,
- çık çıkabilirsen yola!
- barut isi,kundakladı düşleri /çaldı sütbeyazını karaya;
- gri yağmurlar yağdı üzerlerine,
- gitme kal diyemeden, açtı kanlı zambaklar!
Çiçekleri elinde/ Yalova Termal’de, tehlikeli şarkılar söyleyen kız!
- bir de biz Anadolu, boynu bükük kaldı arkada...
- bir ormanın, harda tüttü kan kokusu
- kan aktı âb-ı hayat suyunda
- göçen canlar dönmez imiş* bir daha
Evlerin sıcağına durdu “eflâtun ölüm”!
-rüzgâra teslim, bir avuç göçmen kuştu onlar
- kırıldı kanatları yolda kaldılar!
-ayrılık derdinin dermânı nedir? *
Tozup gitti düşleri, bir beyaz gemiyle ardından;
-belki şimdi Saraybosna’da, sevgiye sarılıdır ruhun!
-örümcek ağlarıyla örülüp, inceden tığla
-indi “yaşamın kepengi” kül harmanına!
Alevlerle sevişen, semenderi yazmıştı, bilmiş gibi kalemin!
-uzak kapıları açılmıştı ölümün!
-yağlı urgan, pusuda görünmeyen ellerdi
-öksüzlüğe açtı gözleri, beyaz güllerin! ...
Yaşamaktan yorulmazken, ruhun yordular!
-yaşadıklarınızı anmaktandır bütün acılar
-unutulmuş o dağ çeşmesinde yunuldu sûretleriniz
-nasıl çıkar içerimizden acılar?
Sevmeyi unutanlar, ölümle beslediler, kör inançlarını!
-varamadı gerçek ayırdına
-görmediler, ayın iki yüzü vardı
-geçilir ise ç ö l, illâki v â d i vardı!
Ateşin sesi vurdu damarda
-yaşam perdesinde, kokuşmuş düş vurgunu
-ölü yarınlar düştü âsude dünyalara!
-göçen canlar* nasıl döner yeniden?
Nazlı salınırken, beşiğinde bahar dalları;
-zehir sızdı bir yerlerden can suyuna!
-sessizlik senfonisi vurdu gecede/ vâveylâ! ...
-kırılmış filizlerine ağladı Mayıs...
-kurşuni gri, yıkıntıları kaldı şehrin /kederli
-bozkırın soğuk yalnız gecesi Temmuzda
-her şey için ne kadar geçti şimdi!
-kâtip arzuhalim yaz işte böyle...
Hâdiye Kaptan
c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir
MAYIS KONSUN DUDAĞINA adlı kitabımdan
Hadiye KaptanKayıt Tarihi : 8.5.2011 22:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
BEHÇET AYSAN'a ve Sıvas Şehitlerine
- İnanç, ibadet 'kişiye özeldir..' Bu durum evrensildir, 'BÜTÜN DİNLERDE' böyledir! Hele İslam'da zaten böyledir!
- İslamın elçisi kendisini 'tebliğle, davetle görevli' addediyor, gerçek olan budur!
- Bir insan yaratılırken 'beş duyusu, aklı, iradesi' ile yaratılmıştır... Bunlardan yoksun olan zaten 'sorumsuzdur...'
- Kimse kimsenin ne aklına, ne fikrine, ne gönlüne hükmetme hakkına sahip değildir!
Uzatmayayım... Asgari bunlar bilinirken, demeyelim mi şimdi 'bre zındık' hangi hakkı kendinde gördünde yaktın onca insanı!? Böyle bir hak var mı? YOK!
İşte bizim sorunumuz budur Hadiye Hanım... Hatta insanlığın sorunudur bu...! 'CAHİL BIRAK, KENDİNE BAĞIMLI KIL, AKLINA, İRADESİNE HÜKMET! SONRA VER EMRİ, YAKSIN, YIKSIN!'
Terör bundan değil mi?
İsyanlar bundan çıkmıyor mu?
Ayrışmalar/karşıtlıklar buradan beslenmiyor mu?
İnsan hakkı, özgürlük, bir fikre sahip olup ifade etmek bu yüzden sürekli kısıtlanmıyor mu?
İşimize geleni savunmak 'hak, özgürlük', gelmeyene baskı/zulüm bundan değil mi?
Adam gibi bir demokrasiye kavuşamamamız bundan değil mi?
Şiirinizi ve duyarlı/edip şahsınızı kutlarım Efendim... Ederi üzerinden 'listemdedir' eseriniz...
Sevgi, selam ve muhabbetimle...
Sevgiler...
TÜM YORUMLAR (2)