Sara’ya / Canımın içine…
Suları bıçaklayan,
Bir Güz’ün kalbindeydik.
Efsun kokularıyla yırtardık perdeleri.
Sabah somun ekmeği … / Akşam Lion cevizi … /
Danimarka ahdine yazılmış mendil miydi?
Tutuversem yağmuru, benimle gelir miydi?
Çok sonra yola düştü,
Taşa kazınmış mektup.
Biz incirden örtülerle kaplarken bahtımızı;
Göstermekten sakındığımız bunca şey neydi?
Tutuversem yağmuru, benimle…
Adınla mühürlenen o saray kapıları,
Mübaşir kaygısıyla sancaklardan geçiyor.
Fermanlar bozgun yemiş,
Yitirmiş her neyi varsa.
(Her neyi varsa işte … / Yeniden var olmada … /)
Fermanlar bozgun yemiş;
Cam güzeli Mısır’da.
Şehrinin yortoları secdesiz güzel miydi?
Tutuversem yağmuru…
Hangi uzak ülkenin, hangi bir ikliminde,
(Ya lodos’a eğilmiş,,, ya da kurban Alize)
Olmazlara gem vurup Afrika evlerinde,
Mabetlere doluyor karınca cesetleri.
Katedral kapıları isteklerin sel’inde.
Başını kapamayı öğrenmişken serçeler,
Yılanlar beylik kurmuş bir kartal pençesinde.
Senin ceylan yüreğin zulüme değer miydi?
Tutuversem…
Olgun bir şaire söz yitime kaygısı…
…Ve kağıda seni düşmek bu denli acı.
Pencereme düşmeyen sonbahar yağmurları,
Sabah somun ekmeğim, akşam güz yığınları…
Her şeyi bitirerek başlayan bir başlangıç,
Beni sensizlikle yaşatıp büyütecek…
Kalbim eşiklerinde…
(Düştü ya da düşecek…)
Tut…
Mustafa OnurKayıt Tarihi : 18.1.2010 14:16:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!