Katarakt 2
Bu gün Perşembe
Tarih 22 Ocak 2015
Avrupa Göz Hastanesi
Esenyurt / İstanbul
Bugün için kontrole çağırmıştı doktor. Uyandığımda saat çok erkendi. Televizyonu açtım, yattığım yerden sabah haberlerini izledim bir kanalın.
Haberler bitti dizi başladı. Şu bizim Asya’lı dizi.
Düşünüyorum da nasıl bu kadar bir insan başkası için kötülük düşünebilir ve yapabilir. Dizi baştan sona, birine nasıl zarar veririm, nasıl hıncımı alırım. Hep kötüler kazanıyor. Kadın erkek ilişkileri, aldatmalar, kandırmalar, yalanlar. Holdingler, paralar ve nedense mübareklerin hepsi boğazda yalılarda yaşıyor. Orta tabaka yok. Diğerleri de kenar mahallelerde, gecekondularda.
Neyse. Konumuz bu değil.
Dizi bitti, kahvemi içtim ve hastaneye gittim.
Müracaatta yine nüfus cüzdanımı istediler. Bu sefer fazla üstelemediler.
Kontrole geldiğimi ve adımı söyledim.
-Şöyle oturun, bekleyin. Biz sizi çağıracağız, dediler.
Adımı duyunca kalktım. Yine oradaki bir muayene odasında çene ve alın ayni pozisyonda göz kontrolünden geçtim.
-Şöyle oturun, bekleyin. Biz sizi çağıracağız, dediler.
75 yaşlarında olduklarını söyleyen iki adamın ortasında boş bir yer buldum, oturdum. Birine katarak teşhisi konmuş, ameliyat olacakmış. Korkma dedim. Kolay bir ameliyat. Tedirgindi. Arada bir kalktı salonda dolaştı tekrar oturdu. Diğeri de üniversitede okuyan oğlu için evrak hazırlıyormuş. Çoluk, çocuk, torunlardan açıldı konu. Hele torun konusu açılınca hepimizin neşesi yerine geldi.
-Nurten Altınok, diye seslendi hemşire. Hadi yukarı doktorun yanına çıkıyoruz.
Evden çıkmadan önce çantama 3 tane şiir kitabımı koydum doktora vermek için.
Yukarı çıktık, doktor bizi bekliyormuş. Önce kitapları verdim. Beni anarsınız dedim. Teşekkür etti:
-Benden de gözkapakları ameliyatınız size hediyem olsun.
-Bugün kontrolüm var. Onun için geldim.
Şuraya oturun demeden muayene sandalyesine oturdum. Çene, alın pozisyonları tam not.
Doktora baktım, gülümsüyor.
-Dersimi iyi çalışmışım değil mi?
Cevap vermedi. Güldü. Kafasını salladı bir aşağı bir yukarı.
30 yaşlarında bir evlat işte. Adını bile bilmiyorum. Hakikaten öyle. Yarın, kapısında mutlaka yazılıdır, bakıp öğreneyim bari.
Yine önce kırmızı ışığa baktım, sonra yeşile. Bir iki tık tık sesi.
-Bir sorun yok değil mi Dr. Bey?
-Yok. Hemşireye söyleyeyim de sizi hazırlasın. Bugün diğer gözünüzü de ameliyat edelim.
Bu hiç hoşuma gitmedi. Şimdi tekrar ayni eziyetleri mi çekeceğim. Hiç olmazsa aradan bir hafta geçseydi.
-Madem olması gerekiyor bir an önce olsun, bitsin.
-Tamam, doktor bey.
Hemşireyi çağırdı, diğer ameliyatta yapılan işlemlerin aynisinin yapılmasını söyledi.
-Nurten Hanım, siz bekleme odasında bekleyin. Şimdi hemşire gözünüze ilaç dökmeye gelecek
*****
‘’Ben oldum bittim çok mecbur kalmadıkça günler öncesi bir iş için program yapmam. Bilirim ki o güne kadar huzursuz olacağım. Yapılacak bir şey varsa anında olmalı. Her an pişman olup vazgeçmek de var işin içinde.
Bir yere mi gitmek istiyorum? Hadi hafta giderim diye kesinlikle gidip bilet almam. Direk otogara gider, ilk kalkan otobüs hangisiyse, kısmet onaymış der, atlar giderim.
Mecburen erken bilet almak zorunda olduğum zamanlar da oluyor tabi. Şairler toplantısı gibi. Eğer gideceksem bir ay öncesinden gider biletimi ayırtırım.
-Hangi saatte gitmek istersiniz? Diye sorar bilet kesen kişi.
-Hangi saatte 3 numaralı koltuk boşsa o saati ver.
Şimdi diyeceksiniz ki neden bu kadar erken bilet aldım.
O Toplantıda mutlaka bulunmak istediğimden. Bu bir.
İkincisi; Olur ya tembelliğim tutar da vazgeçmeyeyim diye. Boşuna gitmesin diye para.
Konunun dışına taştık gibi biraz. Ne dersiniz?
Üstümdeki ameliyat stresini birazcık atlatmak için işte. Yazarken bile yaşıyorum sanki.’’
*****
.
Ferhan geldi aklıma. Onun da ameliyattan haberi yok. Hemen telefon ettim. Geliyorum anne, dedi. Beş dakika sonra da geldi.
Bekleme odasında oturuyoruz. Hemşire geldi elinde küçük bir ilaç şişesi:
-Gözünüzü açar mısınız? İlaç koyacağım.
Üç gün önce ameliyat olduğum gözüme ilacı damlattı. Canım acıdı.
-Ne yaptınız siz? Bu benim ameliyatlı gözüm. Yanlış göze döktünüz ilacı.
-Hayır, yanlış göze dökmedim. Bak evraklarda sağ göz ameliyat oldu şimdi de sol göz olacak yazıyor.
Başımdan aşağı sıcak sular döküldü. Başladım bağırmaya. Kadın dinlemiyor. İlla da sol göz ameliyat olacak diye bana bağırıyor. Ben ondan daha mı iyi biliyormuşum.
Gel dedim doktora gidelim. Hala itiraz ediyor. Doktorun odasına gittim, içerde hasta var deyip içeri almıyorlar. Dinlemedim. Açtım kapıyı girdim. Odada kimse yok.
-Doktor bey hemşire yanlış gözüme ilaç koydu. Ben sol gözümden ameliyat olmuştum şimdi sağ gözümden olacağım. Hemşire tutturmuş hayır diyor. Sağ gözden oldunuz şimdi sol gözden olacaksınız. Evraklar öyle yazıyormuş. Ben onlardan daha mı iyi bilecekmişim. Ben bilmez miyim hangi gözümden olduğunu?
-Şöyle bir oturun Nurten Hanım bir kontrol delim.
Kontrolden sonra:
-Haklısınız.
Kapıyı açtı dışarı çıktı, hemşireyi çağırdı.
-Hemen bu yanlışı düzeltin.
-Ama doktor bey!
-Ne ama’sı?
Kötü kötü baktı hemşire yüzüme.
-Hadi çabuk ol, dedi doktor.
Ben tekrar bekleme odasına gittim. Diğer gözüme ilaç konması lazım, Hemşireye söylüyorum, hala siz hata yapıyorsunuz, diyor. Deli olacağım.
Sesimizi duyan doktor, tekrar ikaz edince, geldi gözüme ilaç koydu.
Yine hazırlık odası, şu bu derken nihayet ameliyathanenin olduğu kata çıktık. Biraz bekledikten sonra içeri alındım. Masaya yattım.
Diğer ameliyatımda kadın doktor var mıydı hiç hatırlamıyorum. Bu sefer var. Geldi yüzümü mavi bir örtüyle örttü, gözün olduğu yeri kesip açtı.
-Doktor Hanım, Örtüyü biraz aşağıdan aralar mısınız? Nefes alamıyorum.
Sonradan öğrendim doktor falan değilmiş. Hemşireymiş.
-Alırsınız, alırsınız. Bu örtü delikli. Yatar mısınız? Gözünüze ilaç koyacağım.
Sinirli bir tipe benziyor bu.
İlaçla yanıma geldi, dosdoğru ameliyatlı sol gözüme tam ilacı dökecek:
Burası Dünya göz hastanesi.
*****
‘’Allah Allah! Biliyor musunuz, Türkçe düşündüğüm zaman ben solumu sağımı hep karıştırırım. Elimde değil. Tamamen beyinle ilgili. Yabancı bir dilde düşündüğüm zaman problem yok. Mesela Yunanca, İngilizce veya Fransızca. Sorun yok. Sağ, sağdır, sol, sol. Kaç kere saatimi sağ koluma taktım hiç olmazsa SA-at –SA-ğ bağlantısını kurarsam şaşırmam diye. Onu da başaramadım. En büyük sıkıntı da arabada giderken oluyor. Ön koltukta şoförün yanında oturuyorsam ve biz bir adres arıyorsak topumuz yandık. 2 günde gidemeyiz gideceğimiz yere. Kolumla sağ tarafı gösterip sola dön diyorum. Bana adres tarif etmeyi yasakladılar. Ön koltukta oturmasını da. Hele bindiğim bir taksi ise! Sonunda onun da kolayını buldum. Hiç yön adı vermeden elimle bu tarafa dön, şu tarafa dön. Trafik polislerini bile geçtim bu marifetimle.
Raporda sağ-sol karışmış ya 10 defa tekrarladım kendi kendime. Saat kolu sol, diğer kol sağ. Bende bir hata yok çok şükür bu sefer.’’
*****
-Sol gözüm ameliyat oldu. Şimdi sağ göz olacak.
-Siz yanlış biliyorsunuz. Burada sol göz yazıyor.
İlla da sol göze dökecek ilacı. Bunlar beni kör yapmaya niyetli galiba.
Sabır diyorum, sakin ol diyorum, sinirlenme diyorum kendime ama yok. Bunlar taktılar sol göze. Üstümdeki örtüyü çektim attım, kalktım oturdum.
-Ben doktorumu istiyorum.
-Ben de biliyorum.
-Doktorum gelmeden ameliyat olmam.
Pek ağırına gitti hanımın. Sesini yükselterek konuşmaya başladı, azarlar gibi.
Tam o arada doktorum geldi. Adı Zafer’miş
-Hayırdır, sesiniz ta dışarıdan duyuluyor. Ne oluyor?
Doktor hanım beni suçlarcasına şikâyet etmeye başladı. Ben onun işine karışıyormuşum.
Doktor Bey raporun yanlış yazıldığını benim doğru söylediğimi söyle se de hanım anlamıyor.
Gitti masasında duran evrakları aldı getirdi.
-Bakın burada sol yazıyor.
Sonunda ikna oldu.
Tekrar yüzüm örtüldü. Tekrar göz üstü örtü kesildi. Tekrar nefesim kesildi. Kadın Nuh dedi Peygamber demedi. Nefes alacak yer açmadı bana. Doktor bey, eliyle alttan örtüyü araladı, rahatladım.
Yine bildiğim bütün duaları okudum.
Yarın kontrole gideceğim. Bandajı onların açması gerekiyormuş.
Göz kapağı ameliyatına ister misiniz alsınlar beni. Bu göz ameliyatından daha uzun sürüyormuş. Of!
İki göz, iki kapak, etti dört ameliyat.
İki de gözaltı torbaları. Etti mi altı ameliyat.
14 Şubatta İngiltere’ye gideceğimi söylemiş oldum ta ilk muayenede doktora. Gidip geleyim o zaman ameliyat olurum demek istemiştim oysa. Şimdi nerde karşılaşsak, O tarihe kadar ameliyatların hepsi bitecek, diyor.
Sağ gözüm bantlı şimdi. Sol gözüme saat başı damla damlatıyorum. Yine bir çeyrek geçmişiz zamanı. Bir şey olmaz değil mi?
İlk ameliyattan çıktıktan sonra, yolda Ferhan’ın koluna girerek eve kadar gittim. Kaldırım, tümsek, çukur hepsi bir birine karıştı gitti.
O zaman kendi kendime dedim ki:
-Allah’ım tek göz de yeter. Sen kimseyi karanlıklarda ışıksız bırakma.
Nurten Altınok
22.01.2015 Perşembe
Nurten Altınok
Kayıt Tarihi : 7.4.2016 01:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!