Heyecanla; İstilâl Savaşında Kastamonu'lu Kadın konulu şiir etkinliğinin yapılacağı, Kastamonu
yolculuğunu bekliyorduk. Birkaç haftadır, hem sitemizde ve hemde muhtelif edebiyât sitelerinde
duyuruları yapılıyor, toplantıya icâbet edecek şairlerin tespitine çalışılıyordu. Değerli Şaire,
Hacer ALİOĞLU (Yakutî) can ablam, toplantının çok özel ve güzel olmasını arzu ettiğini, her MSN
konuşmamızda ısrarla belirtiyordu...
16.01.2009 Cuma günü gece 24.00'e Kastamonu ÖZLEM TURİZM'den yerlerimizi ayırttırdık. Ben
ve Nadidem-Zehra rumuzlu kardeşim Zehra BARDAKÇI Ankara'dan birlikte hareket etmek üzere,
saat 22.50'de AŞTİ'de buluşmayı kararlaştırdık ve o saatte orada buluştuk. Otobüsümüzün hare-
ket saatini beklemek için yolcu bekleme yerlerine geçtik. Zehra;
___Ağabey, ben bir sigara içeyim Otobüs'e binmeden önce
Diyerek, yanımdan ayrıldı. Sağımda ve solumda iki bayan, sol karşımda ve sağ çapraz karşımda
birer bayan, tam karşımda ise 16-17 yaşlarında bir delikanlı ve yanında bir adam oturuyor, adam
delikanlı ile birşeyler konuşuyor ellerini omuzuna falan atıyor, delikanlı rahatsız fakat sanırım
biraz korkmuş olacak ki, tepki veremiyor. Dikkâtimi o yana yönelttim ve izlemeye başladım.
Adam, sağ çaprazımda oturan bayana küfürler etmeye başladı, bayanda mukabelede bulundu ve
sustu, adam, kadının duyacağı şekilde küfürlerine devam etti bir müddet. Sonra kadın hırsla
kalkıp gitti. Ben bunu bir aile kavgası olarak algılamıştım ilk önce. Sonra elindeki poşetten bir
şişe çıkarıp başına diktiğini görünce, sarhoş olduğunu anladım. Kadın gittikten sonra delikanlıya
daha da fazla baskı yapmaya başladı. Çocuğa;
___Bana 5 lira ver
Dedi. Çocuk;
___Benim param yok.
___Nasıl yok, 5 lira olmaz mı?
___Yok, nerden olsun? Ben öğrenciyim.
___Ozaman 1 lira ver.
___O da yok.
___50 kuruş ver.
___Yok diyorum ya!
___Hadi ordan kardeşim olmaz mı hiç?
___Yok, olmayınca olmaz işte!
___Ver hadi ver, çık parayı.
Diyerek, çocuğa baskısını artırmaya başladı.
Ben telefonumu elime alarak, güyâ telefonda birine kızıyormuş gibi yapıp delikanlının dikkâtini
kendime çekmeye çalıştım ve
___Söyle o yanındaki müptezele, hemen ordan kalkıp gitsin yoksa kafasını kıracağım o
şarhoşun.
Diye bağırdım ama çocuk sıkıntısının etkisiyle ilk önce anlayamadı. Bunun üzerine işâretle ona
dediğimi anlatarak, yanındaki adamı gösterdim. Delikanlı sarhoşa;
___Bak, ağabey sana diyor, burdan yanımdan hemen şimdi kalkıp gitmezsen, seni gelip zorla
gönderecek.
Dedi. Sarhoş, bir bana baktı, bir çocuğa baktı ve
___Ne oldu?
Diye, pişkin pişkin sordu bana.
___Çocuğu rahatsız etmeyi bırak ve derhal kalk git oradan
Dedim
___Niye kalkıyor muşum, kalkmıyorum.
Diyerek, mukabelede bulundu.
___Kalksan senin için daha iyi olur bence!
___Kalkmazsam ne olacak?
___İnsan gibi, edebinle kalkmazsan, ben gelip seni başka türlü kaldıracağım!
___Nasıl kaldıracaksın? Kalkmıyorum, gel de kaldır!
Dedi. Ben oturduğum yerden kalkıp yanına giderken ayağa kalktı ve
___Burası dağ başı mı? Polis Polis Polis!
Diye bağırmaya başladı. Yavuz hırsız ev sahibini bastırır sözü, tam da bu durum için söylenmişti
sanki! Ya da; Zeytinyağı gibi su üstüne çıkmak!
___Derhal uzaklaş buradan.
Dedim. Onca insandan bir müdahele de bulunan yoktu. İnsanlar duyarsız bir şekilde seyrediyor,
kimide yönünü çevirip gidiyordu. Bu adamın terbiyesizliklerine ve tacizine şâhit olanlarda bile
bir tepki görünmüyordu! Yakasından tutup;
___Hemen uzaklaşsan iyi olacak, yoksa sana zarar vereceğim!
Derken, bir grup tanıdık geldi, Asker yolcu etmeye gelmişler Terminale.
___Ne oluyor ağabey?
___Önemli birşey yok, şu tacizciyle uğraşıyorum, bu gariban çocuğu taciz ediyor.
Demeye kalmadı, Boksör olan Aliyâr bir tane vurdu sarhoş tacizciye ve tacizci;
___Polis Polis Polis...
Diyerek kalabalığın içine kaçtı. Ben hemen güvenlikleri çağırttırdım ve bu kişiyi bulmalarını
söyledim. Tarif istediler, tarif ettik, sağolsunlar 2-3 dakika geçmeden bulup getirdiler. Meğer bu
tiplerin taktiğ buymuş, olay yerinden kaçıp kurtulmak için, uyguladıkları taktik Polis diye
bağırarak kaçıp kurtulmakmış! O esnada sigara içmeye gitmiş olan Zehra geldi. Hadiseye vâkıf
olunca;
___Ağabey, seni de iki dakika yalnız bırakmaya gelmiyor, hemen vukuat işliyorsun.
Diyerek takıldı bana. Güvenlikçiler tacizciyi götürürken, telefonum çaldı, arayan Toynak rumuzu
ile yazan şair can dostumuz Şeceattin' di.
___Ağa Can, nerdesin?
Diye sordu
___Terminaldeyim, Kastamonu'ya gidiyoruz, sen gelmiyor musun?
Diye sordum.
___Misafirlerim vardı, eve geçiyorum, ben de gelsem mi acaba?
___Haydi gel.
___Tamam geliyorum, eve gidip giyineyim.
Dedi ve bir kişilik yer daha ayırttırdım, Kastamonu Özlem Turizm'den.
Onbeş yirmi dakika sonra Toynak ta geldi ve bekleyen Otobüsümüze gittik. Tam Otobüs'e bine-
cekken, Kitap valizimi bıraktığım Özlem Turizm yazıhanesinde unuttuğum geldi aklıma, tam da
Otobüs hareket etmek üzere, Kaptan Şöför Burhan beye bir dakika diye işâret edip, bir koşu
yazıhaneye gidip valizi alarak Otobüs'e bindim ve Kastamonu yolculuğumuz başlamış oldu.
İki gündür uykusuz olmama rağmen tatlı bir sohbetle Kastamonu yoluna revân olduk! Bu
yolculuğumuz esnasında, Özlem Turizm'in değerli Kaptan Şöförü Burhan bey, Hostes Meral
Hanım ve Muavin Mahir beye, yakın ilgi ve alâkalarından ve dâhi müşterilere ihtimâmla hizmet-
lerinden dolayı çok teşekkür ediyorum. Bu teşekkür diğer arkadaşlarımın da adınadır aynı
zamanda.
Çankırı'dan Ilgaz'a kadar yer yer 3 cm yer yer 5 cm karla kaplanmış ana yollarda, 10-20 km hızla
ancak ilerleyebildik. Kaptan Şöförümüzün yol deneyimi ile ustalığı ve Allah'ın yardımıyla yol aldık.
Ilgaz'a 8 km kala, çok tehlikeli virajları geçtik, o karla kaplı yollarda iniş ve çıkışları ustalıkla geçti
kaptanımız. Sis yer yer görüş alınını kapatıyordu ve kar mütemadiyen yağıyordu. Yollar Köstebek
yuvasına dönmüş, köy yollarından beter bir hâldeydi. Yolların bu kadar kötü şartlarda olmasına
rağmen, en ufak bir çalışma yapılmamıştı. Bir tek Ilgaz İlçesinin girişinin Tuzlanmış olduğunu
gördük. Ilgaz da hava karla karışık yağmura döndü. Bir süre sonra dinlenme tesislerinde mola
verdi Otobüsümüz. Molayı müteakip, dik bir inişe geçti Otobüsümüz. KAZANCI ve YENİCE arası
iyice berbattı, yol kardandı. Yenice de keskin viraj ve 5-6 cm kalınlığındaki karla kaplı yolda
rampa çıkmaya başladık.
Karayolları 157. bölgenin önünden geçerken baktım, karayolları uyuyordu, kendi önlerini bile
temizlememişler! ÇATÖREN'e kadar anlatılamayacak kadar berbattı yol. ÇATÖREN'den iti-
baren Tuzlanmıştı. Kastamonu'ya 30 km kala, Tuzlanmasına hiç gerek olmayan yerler
Tuzlanmış, Tuzlanması zaruri olan yerlerde, 5-6 cm karla kaplanmış vaziyette yol aldık.
Elhamdülillâh, neticede kazasız belâsız Kastamonu'ya girdik. Otobüs bizi Rugancılar Otel
karşısında indirdi. Otobüs personeli ile vedâlaşıp ayrıldık. Hostes Meral hanımda bizimle aynı
yerde indi Otobüsten. Tam beni;
___Dikkât edin, yerler buz, düşmeyin.
Diye uyarırken, ben kendimi havalanmış buldum. Çok şiddetli bir düşüş yaşadım. Biran
kalkmakta zorlandım. Sağ kolum berbat bir durumdaydı. Allah'tan Toynak ağamla bir kulbunu o,
bir kulbunu ben tutarak Kitap dolu bir Valiz taşıyorduk, yoksa bu düşüş çok çok daha tehlikeli bir
düşüş olurdu. Bir elimin bu ağır Valiz de olması beni büyük bir felâketten kurtardı vesselâm. O
perişânlıkla Otelin lobisine girdik, kimse yoktu. Personelde uykudaydı. 5-10 dakika sonra
resepsiyon geldi. Kim olduğumuzu anlayınca ilgilendiler sağolsunlar.
Bir müddet sonra, çorba içmeye gittik, çorba içip geldikten sonra, Dursun ELMAS'la birlikte
Tiyatro ve Sinema sanatçısı ve dâhi Şair olan can dostumuz Kadir TURAN geldiler. Sarmaş dolaş
hasret giderdik. Sohbete daldık... Derken İbrahim ŞAŞMA Lobiye girip;
___Ozan İlo
Dedi, sarıldık kucaklaşıp hâl hatır ettik. Onu müteakiben Zübeyde Gökbulut SUNGUROĞLU
(Gelin) ve İhsan ŞOLA indiler. Az sonra da Zeki BEKAR kardeşimiz geldi. Sohbetler koyulaştıkça
koyulaştı, saatlerin nasıl geçtiğini farkedemedik. Yatıp saat 11.00 e kadar dinlenip, dinlenmiş
olarak gidecektik şiir etkinliğinin yapıldığı yere hesapta ama bir dirhem uyku nâsip olmadı!
Saat 10.30 gibi Ahmet İDRİSOĞLU ağabey yanımıza geldi ve imza gününün yapılacağı yerle ilgili
bilgi verdi, biraz sonra oraya doğru yürümeye başladık. Otel le arası pek yakındı. Oraya gittik,
imza günü saat 13.00 kadar sürdü. Onu müteakip işhanının en üst katında topluca yemek yedik.
Yemekten sonra İSTİKLÂL SAVAŞINDA KASTAMONU'LU KADIN konulu Şiir etkinliğinin
yapılacağı Kastamonu Üniversitesine doğru hareket ettik.
Panele değerli Şaire Hacer ALİOĞLU (Yakutî) Can Ablamın dâveti ile icâbet ettiğimde doğrusu bu
kadar güzel bir Şiir şöleni ile karşılaşacağımı beklemiyordum. Gerek Hacer ALİOĞLU gerekse
Ahmet İDRİSOĞLU'nun gösterdikleri gayret ise fevkâladeydi.
Üniversite de etkinliğin yapıldığı konferans salonuna girdiğimizde kalabalık bir öğrenci ve Halk
topluluğunun bizleri beklediklerini gördük. Sıcak bir ilgiyle kapıda karşılandık ve salona alındık.
Rektör, Vali ve Emniyet müdürünün konuşmalarından sonra şairlerin şiirlerinin okunmasına
geçildi.
Her şair, günün mânâ ve önemine dair şiirlerini seslensirdi. Her şiir birbirinden güzeldi. Bu
etkinlikte, Filistin ve Gazze de unutulmadı. Makberî Ahmet AKKOYUN'un yazdığı ve benim
seslendirdiğim YÂ İLÂHİ YAHUDÎYE LÂNET şiiride yayınlandı ve dinleyicilerin âminleriyle
süslendi. Sanatçı-Şair can dostumuz Kadir TURAN' da Şaire Saadet ÜN hanımefendinin yazmış
olduğu Yahudî'nin Çıyanlığını anlatan güzel şiirini muhteşem yorumuyla, herkesin kanını
dondurarak okudu.
Proğram, şiirlerin okunması ve sanatçı arkadaşların, her üç-dört şiirden sonra sazlarıyla sahne
almalarıyla devam etti. Âşık Turabî, Zeki BEKAR kardeşimiz ve Kadir TURAN okudukları güzel
eserlerle misafirlerin iyi vakit geçirmelerine vesile oldular. Kadir TURAN'ın, Tiyatro, Sinema
sanatçılığı, Şairliği yanında, müzisyenliği olduğunu ve birkaç Özgün tarzda albümü olduğunuda
öğrenmiş olduk. Okuduğu, söz ve müziği kendine ait olan BİRLİĞE dâvet eden eseri gerçekten
güzel, her türlü övgüye lâyık,takdire şayan bir eserdi. Dursun ELMAS hocam Oğuz'un 24 boyunu
anlatan muhteşem şiiri ise, hafızalarda uzun yıllar yer edecek bir şiirdi. İbrahim ŞAŞMA
kardeşimiz; GIZ ANAM şiiriyle hemen hemen herkesi hüznün girdabına alıp ağlattı! Zübeyde
Gökbulut SUNGUROĞLU KOCA SEYİT'i anlatan şiiriyle bizleri Çanakkale günlerine götürdü!
Hacer ALİOĞLU (Yakutî) ve İhsan ŞOLA, Kastamonu Kahramanı Şerife Bacı yı anlatan güzel
şiirlerini seslendirdiler. Yavuz BAL Filistin dedi! .. Roz-Anna rumuzlu Şaire Ayla hanım,
MEHMETÇİK şiirini okudu. Daha pek çok şair ve şaire eserlerini paylaştılar. İsimlerini
unuttuklarım kusuruma bakmasınlar. Gönül isterdiki, oranın zihnimdeki fotoğrafını en ince
ayrıntılarına kadar, bütün teferruatıyla anlatabilseydim! Ancak aklımda kalanlar ve aldığım küçük
küçük notlar bu kadar... Burada ismen zikredemediğim bütün gönül dostları zihnimde hep sıcacık
kalacaklar!
Üniversitede gördüğümüz misafirperverlikse, daha farklı bir güzellikti. Değerli Rektörün ve Vali
Beyin ve diğer protokol mensuplarının göstermiş oldukları teveccühden dolayı kendilerine
bahusus Edebiyat adına teşekkürlerimi bildirmek istiyorum. Böylesine Edebiyat destekçisi güzel
insanlar oldukça, Kastamonu'nun Edebiyatımıza çok daha fazla eserler katacağına inanıyorum.
Kastamonu'lular bu konuda bir hayli şanslı.. teşekkürler iyi ki varsınız!
Saat 19.00 da toplantımız sona erdi. Oradan sayın Rektör'ün hazırlattığı yemek salonuna geçildi.
Yemek salonunda şiir ve saz söz muhabbetinin devam ettirilmesi uygun görüldü. Rektör;
___Toplantının konumu itibariyle farklı şiirler okundu, bu toplantıda hiç taşlamaya yer verilmedi!
Demiş Hacer ALİOĞLU'na. Hacer abla da;
___Taşlama ustaları burada sayın Rektörüm.
Diye cevâp vermiş. Benim yanıma geldi;
___İLO gardaşım (bana İLO gardaşım diye hitâp eder.) , Rektör bey, hiç taşlama okunmadı dedi,
ben de taşlama ustaları burada, şimdi istediğiniz kadar taşlama yaparlar dedim, ne yapalım?
___Sen ne dediysen o dur ablam, ne gerekiyorsa yapalım. Ben şimdi bir taşlama okurum.
Dedim ve Hacer abla yemek yiyen arkadaşlara hitâben;
___Arkadaşlar, şimdi de burada kendi aramızda şiirler okuyalım Rektör bey burada da devam
etmemizi arzu buyuruyorlar.
Dedi. Bu fikre bütün arkadaşlar memnun oldular ve şiirler okunmaya, Türküler söylenmeye
başlandı. Ben, son çıkan kitaplarımdan biri olan DİL OLMADIM MI kitabımda bulunan; İNSAN
ETİ YER BUNLAR başlıklı hiciv şiirimi okudum. Makberî/Ahmet AKKOYUN; MEHMET EMMİ
isimli taşlamasını okudu. Böyle güzellikler içinde geçti yemek faslı. Her güzelliğin bir bitme vakti
vardır elbette! Bizim bu yemek faslımızda epey uzun sürmüştü, şiirler, türküler derken vakit epey
ilerlemişti. Netice de değerli Rektör'ün kapanış konuşmasıyla yemek faslı da bitmiş oldu. Güzel
dilek ve temennilerini ve bu tür güzel etkinliklerin devamını arzuladıklarını ve dâhi bu istikâmetteki
hizmetlerde her zaman var olacaklarını ifâde ederek, gönüllerimizi fethettiler!
Ahmet İDRİSOĞLU ağabey;
___Arkadaşlar! Buradan da SERENDER'e geçelim, hem çaylarımızı içer, hem de sohbetimize
orada devam ederiz. Kalacak ve gidecek arkadaşlarımızı da orada belirleyelim.
Dedi. Onun bu teklifine uyduk ve SERENDER'e gittik. İyiki gitmişiz! Allah'ın(c.c.) her işinde
milyarlarca hikmeti var! SERENDER'e gittik ki, orada bizi bir KALE bekliyor! Evet! Etten kemikten
mücessem bir sağlam KALE bekliyor du bizi! Kastamonu'nun değerli evlâdı, muhterem insan,
vefâlı dost Mehmet KUTUCU'ydu bizleri orada bekleyen. Yılların hasreti ve sımsıcacık
muhabbetle sarıldık kucaklaştık.. bir daha sarılıp kucaklaştık. Hey Allah'ım (c.c.) Sen ne
büyüksün! Hikmetin ne çok! Lütfûnun önü ardı yok, Elhamdülillâh!
Üç gündür uykusuz olan ben değildim sanki. Dostu görünce Cin gibi oldum, gönül muhabbetle
doldu! Saatler saatleri kovaladı, şiirler fasıl, sohbet, muhabbet.. ama ne muhabbet! Hele sohbet!
SÖZ KONUSU VATANSA, GERİSİ TEFERRUATTIR DİYEN BÜYÜK İNSAN NE DE GÜZEL
DEMİŞ, NE DE MÜKEMMEL İFÂDELENDİRMİŞ! KİM BU CENNET VATAN UĞRUNA OLMAZDI
Kİ FEDÂ? CANI CANANI FEDÂYA HAZIR OLANLARIN SOHBETİNİN GÜZELLİĞİNİ KİM
BİLEBİLİR? Bal'ı tatmamışa nasıl anlatırsınız bal'ın tadını? Söz sözü açtı, sehme muhabbet
düştü! Mehmet KUTUCU, bana; NE DÜŞMÂNDA MERTLİK KALDI, NE DOSTLARDA VEFÂ..
ŞİMDİ GERÇEKTEN ÖKSÜZÜZ dedi sohbetimizin bir yerinde ve bundan bir şiir çıkarmamı istedi.
Allah'ın (c.c.) izniyle, onun bu isteğini yerine getirmeye çalışacağım. Bu söz benide gerçekten
etkiledi... Son ikibuçuk aylık hâl-i ahvâliminde yansıması vardı bu sözde! Söyleyelim bakalım, o
sözden nasıl bir şiir vücûda gelecek?
_______Mehmet KUTUCU'ya Kalbî muhabbetimle._______
___Ne düşmânda mertlik kaldı,
Ne dostlarda vefâ şimdi.
Sâdıklarım gârip oldu,
Bize düşen, cefâ şimdi!
Biz gerçekten öksüz kaldık,
Vurduk, kestik, köksüz kaldık,
Haklı iken, haksız kaldık;
Benden ayrı, kafa şimdi!
Uyuturlar, uyuyoruz,
Doğru ise, büyüyoruz!
Yalanlarla doyuyoruz;
Soysuz sürer, sefâ şimdi!
Müttâkiydik, evrât zikir,
Bir nazardı, zengin, fâkir,
Darda zorda, nûrdu fikir;
Taşır bizi, küfe şimdi!
Kalbimizle, dilimizi,
Denk etmedik, hâlimizi,
Terk eyledik, yolumuzu;
Lâyık mıyız, af'a şimdi?
Olur hâtâ, etmem gümân!
Amma dönmek gerek hemen.
Yükleniriz, vebâl cemân;
Var mı tartsın, kefe şimdi?
Zor günleri, aşırtmışken,
Yedi düvel, şaşırtmışken,
Zelîl hâle, düşürtmüşken;
Düştüğümüz, tufa şimdi!
Menfeâte, koşuyoruz,
Cazzla, popla, coşuyoruz,
Başa yâdı, taşıyoruz;
Cinsi bozuk, Efe şimdi!
Her gün üç-beş, Koçumuzu,
Vurup yakar, içimizi,
Yoldururlar, saçımızı;
Vücûd döndü, kof'a şimdi!
İşte ahvâl, gerçek bunlar,
Âkîl azdan, çoğu anlar!
OZAN İLO, size ünler;
Hani ya Mustafa şimdi?
20.01.2009/21.31
Evet! Gece 03.00 e kadar süren SERENDER' deki sohbetimizi müteakip, odalarımıza istirahate
çekildik...
Burada yazımızı sonlandırırken, Kastamonu da iki KALE olduğunu, birinin KASTAMONU
KALESİ, Taştan demirden yapılmış, diğerinin KASTAMONU VE VATAN SEVDÂLISI, ET'E
KEMİĞE BÜRÜNMÜŞ HAMİYETLİ VE HAYSİYETLİ YİĞİDİ Mehmet KUTUCU olduğunu ifâde
etmeden geçmeyeceğim.
Bu etkinliği tertip eden, bu etkinlikte karınca kararınca da olsa emeği olan herkese sonsuz
minnet duygularımla. İnşaAllah yeni etkinliklerde buluşup, görüşme dileklerimle.. bütün gönül
dostlarına, selâm, saygı ve kalbî muhabbetlerimi sunuyorum.
İlhami ERDOĞAN
(OZAN İLO)
Kayıt Tarihi : 20.1.2009 21:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)