Karşı Karşıya! Şiiri - Akın Akça

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Karşı Karşıya!

1. “DURMUŞ KOÇKAYA”, “BAY WALTER” KARŞI KARŞIYA

İkisi ip çekme yarışında, Durmuş Koçkaya v.s. bay Walter.
Şimdilik dengeleyen güneş, çekimi ile basınç kuvvetini.
Kim kaybedecek?
Sabitken Durmuş, ama boynuzları soy ad secere ağacından
Kaya denli yılmaz zafer.
Bay Walter’ınsa ellerindeymiş hüneri, çıkmaz sokak bakkaliyesi dedi:
Bir çekti ipi, Durmuş’u da kendine bitiştirdi.
Durmuş olan kim idi?
Türkiye gitti A.B.’ye,
Potansiyel tıpkı Pakistan çatırdattı Asya’yı Potemkin o depremde..
Hindi’yi, hayır hayır, değil Çin Hindi, Fin’i,
zınni,
çıtır çıtır,
hamamı ….
Tıpkı sessiz sevgili erdi,
Buldu bulduğunu.

2. GÜNEŞ’İ GİZLEMEK

a.a. hayat

Tensel hayatı başka yaşamak: seks değil (ancak bu konu da güzel) aksine bir düzen zoraki. Alerjisi mi güneşe var, insanların görmesi için? (Kimsenin: kimin eseri?) ise kendi kendisinin, kastedilen tabiat insanın …
Bir hayatı yaşamak,
Ama dışı istenç, istenç dışı..
Ve ki özü; dumur-kıvanç, erinç …
Böyle, bir alerjen, tabiat-deri;
Gelinesi üstelik üstesinden.

Bu ise güneşi gizlemek,
Herkes bunu yaşıyor yaşayan.
Bir de sen ama ‘emir-istek-kip’,
Birey iken bazı ve ah beklemek …

(Ah emir kipinde 1.tekil’den
İstencin erninç ve oradan da
Çıkandan ortaya, duymak kıvanç..
Of off …)

Yaşamak istediğini yaşarken
Düşlerin azminde;
Belirsiz bir gelecekte kandini:

Bazı bazı, sıradan biri olmak;
Öylesine zor olabiliyor;
Kutup ayılarıyla penguenleri
Korurken doğayı savunamamak!

Ve bunu açığa çıkartmak giderek zorlaştı
Ve zorlukları yularlamak ama,
Atları özgür salıvermek
Yvuarlan an..
Yuvarlanan! …….
sonuçta karakter değişmedi
Ve bu, sevdiğine de saşınacak
Gibi güçlü geldi:
hızlı ama kararlı,
hem de çünkü her ikisi ….

Güngörümlüğün yakarışında
Güneş tutulmasında:
ne ki tutuldu, gölge;
kendi değil, adı.
Hem de anlık-adı.
Halbuki, eski eskiydi:
Haa; yani şu an, şu an:
Değil “Güneş’i gizlemek” -
aslında- “Güneşi İzlemek”:
“güneş’i (G) izlemek”!

b. sarıl

Düştüğünde de tut elinden.
Düştüğünde tut.
Ve sadece, sarıl işte böyle,
Beni bulduğunda:
her zaman bulursun, bilirsin:
sarılma bencil yanına;
sen’den onlar, bencil’ler;
ama sen asla değiller.
Yanaşma bazı unsurlar,
söz konusu o olanlar.

Sarılma saygı mantığı’na.
Sarıl sevgine.
Kendine sarıl.
Sarıl bana,
Sarıl bize! !

Büyük allergen sen, sarılmak olduğunda yokluğunda bana.
Hayat sigara bulduğunda, küçük alerjen sen.

c.aa. hayat

“Rahman kapısı” sonuna dek “açık” yakın bayrama yalın;
‘Hani, nerede? ! ’ mi dedik! ! ...
Yaa, bunu da demedik!
Düşündük, sorguladık.
Ve sonuç almadan da peş bırakmadık!
Ve bırakmayız.
Sen hiç merak etme,
Ben can bir buldukça,
Nefes aldığımın şans-katkı-katmadeğerleri’yle –
ki hissettiğim, suçlu olabilir mi dinlettiğin?
-Ve kendi yaptıklarımla.

Ha, sonucu da alacağız, sen hiç merak etme.
Ne ki muğlak, kötüdür;
Ancak ve sancak ve ancak, gizemi mitolojinin kadına haz katarken.
Ara köprüler tercihim olsa da, bu tanrı sebebiyledir.
Ha, bundan ışıtmak, kötü olmayacaktır!
Kendi adıma, köpük bazı köprüler sebebiyle yani.
Benim onlar, ve tercihim:
Tanrı’yı yadsımış değilim:
O’nu yüceltirken karalıyorum:
Vakur değil, akıllıcasına hitap içerisindeyim.
Dünya yaşamına dürüst davranıyorum,
Aklen hislerimin ifade bulan sözlüğünde.
Hak, hukuk, vesaire
adalet …
hepsi yükselen değerler olmalı, dürüstlük ile …
(inanç bunun için vardır, zıddını türetmek için değil -
yin ve yang aldatsın, aldatması aldatma değil;
bilerek gelen, inanarak da gitmiştir, eğil)
: yoksa bir anlamı zaten yok;
karalanacak olmamın ki bla bla, cehennem’de! ! !

3. VE İNSAN

Ve insan doğayı terk etmişti
Evren oluşurken.
Zehirli atığı sınai devrimin bir enkazı olarak kullanmakla kalmadı;
Fokları sopalarla vahşice öldürmekle Kanada’da –
kan izleri bırakarak beyaz buz yüzeyine …

Ve insan Protestan oldu.
Endüstriyi de demiryolları ağında; dönemin,yeni yetme buharlı yandan çarklılarda -
Buhur ve loko motif ve gemi, tütsü, sis, yağmur; ve deniz ile demiryolu
- Bilim bulmuştu zaten öncesinde,
Başlangıcında tarihin.
Hatta o, Kozmik Yumurta’dayken.
Çünkü evren doğdu:
‘Karşıt değerler olmalıydı ki
Tanrı-insan olayı vuku bulup
Yalnız kalmamasına anlam bulabilsin’..
Gibi düşünceler/ doğru mantık işte/ ne de olsa …

Aşırı uçlardaki bir bağdaştırılırlık, zaten yaşıyoruz bunu. Buna isyanım. Aykırılıklara değil, değil kuşkulara ve hatta korkulara değin; kendindeki ayrılıklara, dış faktör temelli bunaltılara!

Ve insan doğayı şu an sevdi.
Doğaya karşıtlara her yönde.
ve kozmopolit insanlar türedi.

4. ÇİFT ELLER’DEN HAYATA UZANAN EL (METALİK ÇİFTLER PENÇESİ’NDE, ETTEN YÜZÜK KARŞI KARŞIYA)

Bir acıyı içinde yaşamak
Ve son, bunu sömürmek;
defalarca cehenneme,
Cennet’e defalarca,
sonsuz bir sürede;
Zaten yaşamışım burada
ve sessizlikti çektiğimiz hastanelerde
(hasat, devşiriliş insan oğul, kutsal)
direkten dönüşlerde de.
(“Teke tek” gibi hayvanat bahçesinde bir teke)
Tek damla yaş,
Tek kez sevgili unutmaktı!
(O da olmadı, yapılamazdı)
Kendi adıma,
HAKGETİRE! ! !
İhtiyacı olana
bir tekme daha
vurulmaz benim felsefemde! !
Ki hep gördün
her kalkışta,
gerçek olan aksiydi,
‘tam olan’ bu tam olumsuzun.
Görünenlerdi bunlar.
Diğer olası gelecek kocalarınsa dillendirenler,
‘Gerçekleştirenlerden olası’ bir izdüşüm:
İşte, tüm karşında BEN.
Gerçekleştirdiklerim ise SEN!
“BİZ”, şu anımız;
Kenetli ELLERİMİZse, GELECEĞİMİZ!

5. ÇİFT ELLER’DEN AŞK’A UZANAN EL (onur meselesi)

Onur meseleleriyle
içli dışlı biri bile,
Uğraşan,
Onurdan asla dem
vurmayabiliyor
gerçek sevince.
Bu birliktelik öncesinde
de onuru adına
insan kanı akıtmadıysa
ama mütemadiyen
akıtmak adına uğraştıysa (!)
Çünkü adlar önemli
değildir böyle ekstremde:
İsmin cismi değerli;
Yani ruh, kalenin içi.
Asla savaş güde(bile) mez
sevgi sayan.
Sevgi sayan
saygı bilmez;
sayınca sevgi,
hopala birdir bir.
Onur, sevginin kinidir gurur!
Kötü şeydir!
Tek kişideyse güzeldir,
hayat böyle rimellidir.
Ama tek kadında çoğuldur gene.
Yaşam böyle güzeldir, hayat, böyle çirkin.
Ama yaşam böyle güzeldir.
(‘fikirler bile ardındaki kiri’ ayartmak için, aydınlatmak amaçlı …
keşke! …..
duan bu,
tek bu olsun yalanlarımız!)
İşte benim onur meselem de budur,
ayrıca sevgidir! !

6. YILDIZ TOHUMLARI

İşte böyle …
Değil döndük yine yıldızlara,
Yıldız tozlarına!
Galaksiler imal etmişti
yıldızları ilk.
Bu bir mucize gibi mi görünmekte?
Tabi ki değil ve benden başsağlığı, ama bilmem Erboş şimdi mutlu mu? (!)
Muhterem eşi uğurlandı gün bugün son yolculuğuna,
boy gösteren bazı smokinli at hırsızları arasında –
bir miting cenaze töreninde,
sıradanken bu bir de, hemi? Türkiye’de:
(işte esas kahredici mucize.
inanamam mucizelere, bilinçli inanırım mucizelere;
bükerim onları, yeni delaletlere!
ah, şekil vermek …)
Yalan mı?
Allah rahmet eylesin, o başka yaa.
Bunun için gizemi aydınlatmak kutsal.
bilinmeyen içinde sıkışıp kalmak kiki.. iki ara bir dere,
başkaldırmamak ise bilinmeyene;
hep barbarlığın savaş gözü olacaktır
saf verilen mücadelelere.
(Mücadele etmek ise başka! !)
İşte bizim onur meselemiz de bu.
Yeterince deterministik, yaşamak gibi ayakta durmak.
Asla karşılaştırılamaz şansın uğuru.

Helle, do you have Ambrossia for my little Xena 15?

Şansın ortaya çıktığı o il k güne
fırsat yaradan iki çift el.
Büker, büktü ve bükmüştü! …
Ha big bang,
ha o ilk gün.

7. ‘HECTORIA’ YERİNE ‘HECTORUVA’

… Stoperi pivot oynatmaksa altıpas’ta ve
Oturtmak ise forvet’i de gediklisinden üç saniye
Koridoruna ve de on bir adam ile; bizim işimiz,
Hepimiz şairleriz biz, duygu öğütür, duyguya gideriz;
Dünyaya duygu getirir, yine son solukta onu veririz! !

Bizim işimiz gerçektir; yazar, yazar gole oynarız!
Yine de kendimize, çeperlerde bir yer edinir;
Asla sorgulamadan, ama bu kapsam çerçevesinde;
Yırtar, rüyalar içinde pençe atar ve şekillendiririz
gerçeği, sislerinden yozun, patikalardan tozlu...
Tozlu patikalardan, kemirgenlerin sıçrayışlarından
Çekirge, kemirgenlerin çekirge sıçrayışlarından …
Hatta patikalardan daha da tozlu, keçi çıkartan!
Çünkü çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, mefta üçüncüde;
Çekirge vardır, sıçramaz üçüncüde, sıçrayamaz:
Bilinçli hep sıçramayan için hazırdır elde gösterge! !
Elbet sıçrayacaktır gelecek bir sefer, dördüncüde! !
Gerçek çizilir gerçek olan, bir de üstüne geldi mi yalan;
Aynalarla haşır neşir, o n’aapa çıkın demi’ndeki sultan?
Ah canım, ah cicim; birincideki için sende direncim.
Kaldı ki sıçrayacaktın dördüncüde, neredesin birincide?
Böyle hissetmek var ya; kalburüstü deşen bir yara.
Ama kimler ağlaya, en güzelken o dördüncü; ah güle! !
Güle! güle oynaya! güle oynaya ah inşallah gide, pe
… Kaldıysa işimiz “inşallah” “maşallah”lara e ee..
: Hangi fırıncı fırın versin ekmek yerine, caminin
az yukarısına denk düşen bir bağdaki ekmekçiye?
Cin krizleri, isterik-mütercim ama mutluluk senfonisi;
Ne olacak, dinleyelim, hafsalaya peşmerge perileri!
Cemal Reşit Rey’e sanki varmadı mı Dede Efendi;
Geçerek sırattan, Malmoth’a kafa tuttuğu ve ki
Münir Nurettin Selçuk’tan Timur’una ulaştığı? ?
Ne diye öyleyse herkese dersin safımda “erteleye! ”;
Zaman tanınır mı hiç bu kadar ses vermemeye!
Ah zaten zaman hiç tanınmadı ki güçlü sevgide;
Bir de şimdi tanınsın yadedilmek için, kör pırasa:
Ah, hem kör hem pırasa; hem bukalemun
Hem yarasa, hem karnıbahar, hem kardır lapa.
Ama salyalı bamyayı sonradan sevmiştim;
Lahana’nın yalancısıyım, seni de bundan mı
Sevdim yoksa, ne dersin konuşursan bu konuda?
Ruh çıkartma hafızlığı, insan ruhu sanılmasın
Ve asla din hafızlığı; ayetler değil hadisler ise
Söz konusu, ikisi karıştırılmasın –“bu bu değildi”
Denmesin.. çünkü gerçek bellidir, ki yolu birdir.
Yine de, böyle bir mantık asla kuşku duymayan;
İnce bellidir: kuğunun boynu uzun ama incedir;
kovaladığı insan, su yüzdüğü, kanatları geniştir.

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 25.10.2005 06:25:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Akın Akça