Sevmek veya sevmemek, her şey bunda
Sevdiğine uzanmak, işte elinin ucunda
Senindir artık O, gerçek tuttuğunda
Bütün ümitler yok olur, unuttuğunda
Duygular çok karışık geliyor, değil mi?
Çok seviyorum demek, gerçek sevdiğin mi?
Göz kırptığın, ona gönül verdiğin mi?
Gerçek sevdiğin, ona gel dediğin mi?
Karışık duygular, ah ben ne yapayım
Biricik sevdiğime, hep adeta tapayım
Onun uzattığı eli, hemen orada kapayım
Karışık duygular içerisinde, ben sapayım
Yusuf ve Züleyha, bize hep yol göstersin
Mevsimler gelip geçiyor, elimi neden? itersin
Hayat yükünün altında, bilirim hep inlersin
Seviyorum dedim, neden? Beni bir kere dinlersin
08.02.2012
Fikret GÜRSOY
ARAŞTIRMACI-YAZAR-ŞAİR-RADYO VE TV PROGRAMCISI
İSTANBULDA BULUNAN BÜTÜN ADLİYELERDE DÖRT DALDA
UZMAN BİLİRKİŞİ
Kayıt Tarihi : 8.2.2012 07:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Züleyha Yusuf’a bir mektup yazmaya başlayınca Yusuf diye başladı, Yusuf diye bitirdi. Gördü ki, hitaptan öteye geçemedi. Anladı ki, aşkın namesinde, ser-nameden öte kelam yok. Ve Züleyha’nın lügatinde Yusuf’tan öte sözcük yok. Bil ki, kelamdan da öte sadece ah var, ah ki dünya onun üzerinde durur, gök kubbe onun hararetiyle döner...’’ “-Hayatın yükü altında yoruldum, bunaldım, boğuluyorum. Çaresizim. Ne yapmalıyım? ” -Öncelikle ‘Allah kimseye kaldıramayacağı sorumluluğu yüklemez. Herkesin yaptığı iyilik kendi yararına ve yaptığı kötülük de kendi zararınadır.’ (Bakara, 286) Eğer siz hayatın ağırlığı altında gerçekten de eziliyorsanız, kaldıramadığınız yükü kendiniz omuzlamış olmalısınız. Acı bir derdiniz varsa mümkünse onu hayâ... tınızdan uzaklaştırırsınız; bunu yapamıyorsanız, onun kalbinizdeki acısını azaltırsınız. Neyi düzeltebileceğinizi bilmek ve neye ne kadar duyarlı olacağınızı belirlemek sizin işinizdir. Bir günah mı işlediniz? Yürekten tövbe edip acısını eritmenize engel mi var? Bir hak mı yediniz? İade edebilir veya helalleşebilirsiniz. Eşinizden işkence mi görüyorsunuz, ayrılma riskini göze alabilirsiniz. Anne-babanızın ayıbından mı utanıyorsunuz? Başkasının günahından sorumlu değilsiniz. Bugün hakkınızı arayamıyor musunuz? Her şey değişir. Aciz bir yaşlıya hizmet etmek mi ağır geliyor? Hem hizmeti ölüm bitirecek ve hem de hizmetin sevabı çok büyük. Sabır kimin için? El âlem ne mi der? El âlemin ağzı çuval değil ki büzesin. Hayatı el âlem için yaşamıyoruz ki. Kazanırsak kıskanıyorlar, kaybedersek kahrediyorlar. Asıl ‘Allah ne der? ’ demeli değil mi? Şeklinizle, suretinizle mi kavgalısınız? Sonumuz toprak olmayacak mı zaten? Poy pos mu kalacak ki? Geleceğinizden mi endişeleniyorsunuz? Kimin yarınının hayatı garanti ki? Ayrıca hayatı Allah yönetmiyor mu? Allah’ın planından endişelenmek niye? ” Mevsimler... Kış... Bahara yüklüydü... Bu nedenle... Sancılı geçiyordu... Adı... Kardelendi. Bahar. Yaza yüklüydü... Bu nedenle... Neşeli geçiyordu... Adı... Erik çiçeğiydi... Yaz... Güze yüklüydü... Bu nedenle. Yakıcı geçiyordu... Adı... Gelincikti... Güz... Kışa yüklüydü... Bu nedenle... Kederli geçiyordu... Adı... Krizantemdi... Tomurcuklar açıyorken, başaklar bağlanmışken, Titredim efendim seni andım dün gece... Bu bahçeler o’nundu bazen uğrar dediler, Bir gülün kokusunda seni duydum dün gece... Biz hiç yazı görmedik, kışta doğdun dediler, Nevbaharda geleni sensin sandım dün gece... O'nun geçtiği sokaklar güller kokar dediler, Ötelerden kokularla seni andım dün gece, Nesrin hanım yüzü bir anda soldu! Sesi soluğu kesildi. Mutfağa giden Ferhat iki bardak çayla geri döndüğünde Nesrin Hanım ağlıyordu! Ferhat’ın uzattığı çayı almadı. Ferhat: -Ne oldu? Diye sordu. Hani elinizden çok şey gelirdi. Selamınıza, tebessümünüze ne oldu? Niye nutkunuz tutuldu böyle! Konuşun haydi, şimdi siz konuşun. Çayınızı alın lütfen. Çantasından çıkardığı mendille gözlerini silen Nesrin Hanım: -Çayın yerine ben zehir içeyim, zıkkım içeyim! Resmen öldürdün beni! -Ne oldu peki, biraz önce Demirköy bülbülleri gibi ötüyordunuz ya! Uzun bir iç hesaplaşmadan sonra başını ağır ağır kaldıran Nesrin Hanım, Ferhat’ın gözlerine acıyarak baktı: -Leyla hanım beni sıkı sıkıya tembihledi ama bu şartlarda söylemek zorundayım. Zorundayım da söylemeye dilim nasıl varacak onu bilemiyorum! -Eczacı hanım, Zer nişanın nerede olduğunu biliyor musunuz yoksa? -Keşke bilmez olsaydım da sana söylemek zorunda kalmasaydım. Keşke ben değil de başkası söyleseydi, ama benden başka da kimse söyleyemez ki... Ayağa kalkan Ferhat emredici bir ses tonuyla: -Nesrin hanım Zer nişanıma ne oldu? Diye sordu. Hemen şimdi söyle! Ne oldu? Nesrin hanım yutkunarak zorlukla soruyu yanıtladı: -Zer nişanı dün gördüm! Dedi. Şu an anneannesinde. Zer nişandan geriye sadece Z harfi kalmış! ...

var kaleminiz daim olsun TEBRİKLERRR...
TÜM YORUMLAR (17)