Ruhumdaki sabır, kalbimdeki aşkla kurdum
kor dantellerden bu yolu, ormanın altına
yeter ki oku onu.
Senin gördüğün ağzımın kenarında duran dua,
ben ayaklarımın altındaki toprağa, döktüğüm
gözyaşına inandım. Öyle uzun ki dünya;
Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Devamını Oku
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Birhan Keskin farki bu.Güzel bir siir,yazarin ruhuna saglik.
Karıncayı görünce aklıma Kanuninin Şeyhulislam ile arasında geçen olay geldi aklıma olayın bir edebi yönü olduğu için arz etmek istedim. Kanununi döneminde sarayı karıncalar basar, ancak karıncaların öldürülmesi olayında işin vebalini düşünen padişah olayı Şeyhülislama sormak ister ama bir karınca içinde koca Şeypülislam rahatsız edilmezki. Düşünür padişah şeyhülislamın geçtiği yola kendi kaleme aldığı şu dizeleri astırı.
'Sarayımıza dolunca karınca,
Ne lazımdır karıncayı kırınca.
bunu gören Şeyhülislamda dizelerin altına,
'Yarın hakkın divanına varınca,
Padişahtan hakkın alır karınca'
Şiire gelince,gayet güzel içerikli dizeler tebrikler. Gerçektende şu dünya ne kadar çok şeye müsait değilmi,
Karınca duası, kaplumbağa zamanı..
Çok güzel bir şiir.
100 üzerinden 74 puan.
Iyi siir yazan,iyi bir sair.Anlayan anlarki kiymetlidir.Tipki bu siiri gibi.
Birhan Keskin kişisel görüşüme göre Çağdaş Türk Şiirinin en kudretli, en keskin (kadın) kalemidir. Şiir çocuklarıma okumaları için önerdiğim listenin başında gelen isimdir.
İçinizi açmaz şiirleri. Bulutların üzerinde dolaşmazsınız. Sessizce sarsar bilincinizi, ekşi bir tat kalır dilinizde. İnsanı yakasından çekip sürükleyerek götürür aynasının karşısına. Keskin’in acı ilacını içtiğinizde yıkanır içiniz. Öyle sahicidir ki şiiri ürperirsiniz. Bazen kezzap olup yıkarken, yakar sizi… Tekniği sessiz ve sağlamdır, yarım kafiyelerin gümbürtülü sesi sonradan çarpar kulağınıza. Asonans ve aliterasyon kullanım hüneriyle şaşırtır bizi. Bildiğim kadarıyla “Ba” ile 2006 Altın Portakal ve “Soğuk Kazı” ile 2010 Metin Altıok Şiir Ödülleri sahibidir.
Antolojide (kapalı olduğu veya kayıtlı olmadığı için) göremeyeceğiniz bazı şiirlerinden örnekler vermek istiyorum….
“Benim ağzımda bir zehir vardı,
Beni bu dünyaya ağzımda,
Hoh,
Bu zehirle bıraktığında
Ben senin kötü olduğunu,
Senin kötü olduğunu
Anlamamak için,
Çok çalıştım…./…”
(B. Keskin, “Milonga” şiirinden)
-PENGUEN 2-
“O büyük ve muazzam zamanda unuttum /
Kanatlarım çok oldu üşüyor benim /
Bu beyaz ıssızlıkta göğsüme düşüyor /
Bu yüzden eğik boynum./
Bir kuşun anısı kalmış bende,saklı /
Bundan gözlerimdeki kayalık,
İçimdeki serseri buzullar /
Dürtme içimdeki narı /
Üstümde beyaz gömlek var…./…
(B. Keskin)
Aşkı ve ayrılığı öyle güzel anlatır ki;
“sığındığımız konuşmalar kesecek mi ağrıyı?
ağacın güzelliğindeki mânâ sönmeyecek,
köklerinde sürecek mi aşk?
ah benim hayal kardeşim,
bizim bu aşktan alacağımız var,
dinsin ayrı odalarda çektiğimiz ağrı,
yaz geçip gitsin ve olgunlaşsın nar…/…
(Birhan Keskin. “Nar” şiirinden)
“kaç gecenin çölüdür bu ayrılık /
kaç şiirin dölüdür üstüme
örttüğün bu ince sessizlik /
kalbim alış artık, kır kendini
kendi duvarında, sesini
kendi duvarına haykır…./…
(B.Keskin, “Ayrılık” şiirinden)
Bir sosyolog olduğu için, yaşadığı kente bile şiirsel dizelerle ve sosyolog gözüyle bakmayı bilir…
'Ben İstanbul'a çok benzerim sevgilim,/
Bir yanım Haliç'te bir karabatak/
Bir yanım Samandıra'da saplı samanlı//
Ben İstanbul'a çok benzerim sevgilim/
Onca iştaha içinde onca keder./
Çın çın bin ses imkânıyken/
Sesin göbeğinden çatlayıp ortada kaldığı yer…/…
(Birhan Keskin 'İstanbul' şiirinden)
Ve bizim “en eski cümlemiz” olur bazen…
-Eski Avluda-
Bir çiçek açtığında /
Bir eski avluda /
Diyor ki;
Çalıda sarı bir çiğdemim ben /
Ve senin çok eski cümlen./
Sen otursan, gitmemiş ki! Olsan /
Ben sana bir eski Endülüs avlusu /
İstersen serin bir Portofino getirsem /
Ya da Yedigöllerin yedisini birden. /
Bir çiçek açtığında /
Bir eski avluda /
Diyor ki;
Her şey çok eksik ve neredeyse yok gibiyken /
Buldum buluşturdum kendime geldim /
Tek eksik sensin! İncecik, çilli bir dille
sen de gelsen. /
Ben sana kırmızı kiremitli bir çatı /
Begonviller ve bir mavi kapı /
Ve illâ amansız bir avlu getirsem. /
Dünya soğur, akşam serinlerken, /
Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok. /
Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim, /
Ve işte en geniş cümlem:
İçimi açtım sana.
İçini açmak için…./…
(B.Keskin)
Yazmakla bitmez. Tez konusu olacak değerde bir şiiri var Keskin’in. Fazla söze ne hacet! En doğrusu galiba onun söyleşilerinden derlediğim birkaç cümleyle noktalamak bu yazıyı:
“Şair olacağım diye değil ama şiir’de kalacağım diye bir karar verilebilir…”
“Haksızlık ediliyor. ‘Şiir gibi aşk’, ya da ‘şiir gibi bilmem ne’ gibi söylemleri kullanıyoruz. Daha önce de söylemiştim, bir daha söyleyeyim: Şiir herhangi bir sözcüğün önüne ya da arkasına takılacak bir sıfat değildir. Mesela ‘şiir gibi kadın’ diye, şiir biraz kavranmadan, anlaşılmadan söyleniyor. Oysa şiir, kendi başına bir şeydir. Bir şeyin önüne ya da arkasına takılamaz. Aslında burada şiiri bir nevi yüceltme de var tabii. Şiir gibi kadın derken övgüyle bahsetmek söz konusu ama bunu yapanlar şiir bile okumuyorlar ki! Hem okumadığın, hem de hiç takip etmediğin bir şeyi böyle kullandığın zaman evet, o zaman şiire haksızlık olur. Dillerine pelesenk olmuş bir şey. Ama gelgelelim ki okumuyorsun, anlamıyorsun. Bir ‘şiir gibi’ dir gidiyor. Çok saçma bence…”
“Başından beri, kalkış noktası yeryüzü ve insan olan bir şiir yazdım ben…”
“Şiir benim iyiliğimdir…” (B.Keskin)
nöronlarıma kadar irkiliyorum birhan keskinliğinden..naci abi..yoksa bir insanın penguenle ne gibi bir derdi..bir alıp veremediği olur ki..
@..
penguen ne kadar az dikkate değerdir
karınca haddinden fazla lafontendir
birhandır keskindir şiire kokusunu sürendir
bu badireyi atlattık atlattık yoksa sonumuz trendir
karınca kararsızdır trt pek nazlıdır
istiklal marşı avaz hitabemiz zararsızdır
farsçaya hakim değilse insan pek de bahtsızdır
divanda bir şiirdir efendim neticede uzanıp uyuyan niyazsızdır
kel kör topal bir asker demin girdi depoya
patlattı bin balonu ayşe kızımız güya
her desise sürelidir her yaşamak bir rüya
kimler kimi seve dursun kimler ortada koya
bitlendi babalarımız seferberlikten beri
gel beri yar gel gel beri dedi halkın berberi
ulan dünya üç günlük yok mu obamanın haberi
siyah değiliz artık 'yiz' pigmentlerin eseri
serseri bir kurşuna kalem oldu gazete
ayrıldı üçüncü sayfa kana ikinci sayfa ete
eğer ki sevdiceğe ok çekeydi kür mete
biz de hızdan çıkarır oyunu döndürürdük elbet sete
zümreler toplanır pensilvaya hep ağlar
yıkıldı yurdun damı anne baba hep ağlar
zeminin garantisi su değil artık dağlar
olsun kanlarımın hepsi helal ağalar
@..
şairleri meşgul eden objelerden birisi de 'yol' dur bence...
'yollar uzak gelemedim
muradıma eremedim'
diye başlayarak sürüp giden bir türkü gibiydi şiir. önemli değildi söyleyenin kim olduğu...önemli olan o sesi duyup,türküye katılmaktı...katıldım mı peki,eh işte!:))ağaçkakan türkü söyler mi bilmiyorum ama,aynen onun gibi söyledim türküyü ben de:)) tak tak..tak takkkk.yazık oldu ağaçlara!..yaffffff:))))))
şairi kutlayarak...
'kum dağlarını biz yarattık
kayarlar iniş aşağı, gönlümüz ova
kor bakışlarınla yanarlar da
çöllere düştüm...
ayaklarım yok
ayaklarım yollarda kaldı
yanına varamadım hala..'
Bir iki virgülün yeri, birkaç kelimenin -bana göre- fazlalığı dışında sanki şiir seçenler okuyarak mı, okumadan mı bazı şiirlere mesafeli durduğumu test etmek isteseler işte böyle bir şiir seçerlerdi dedirtti. Çünkü upuzun gibi duran mısraların gizli kafiyeleri var. Şiirsellik, ben düzyazı değilim diye bağıran bir yanı var. Kulağım biraz da müzik aradıysa da henüz bulamadım ama tedbiri elden bırakmamak gerek. Okudukça daha fazla hoşa gitme ihtimali var şiirin. Ne olmaz, ne olmaz...
Bu şiir ile ilgili 31 tane yorum bulunmakta