Karhande Şiiri - Turgut Toygar

Turgut Toygar
17

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Karhande

Amber ve kehribar tuzuyla tütsülenmiş yaprakların
uçlarında uçuşan buhur
bir bebeğin ensesinde uyuyan
anne öpücüğüne dokunarak geziniyor
gül tomurcuklarının kavkında.

Mayıs yağmuru, türlü tuhaf kokularla
kutsadığı yaban arılarının saldıkları kokularla
birbirine kattıkları karıncaların yuvalarına bıraktıkları larvalardan çıkan arıcıkların kanatlarını ağırlaştırıyor.

Arı kuşunun hızıyla başı dönen rüzgâr
sekizinci adıyla eserken
ruhlarına dövme yaptıran çocuklar
–sanırım onlardan hâlâ var-
arıcıklarla karıncaların kutsal kraterlerini taşlıyorlar.
Ve sanırım bundandır
ateşböceklerini düşlerinden kovmuyorlar.

Oysa mümküne çare bulmanın yolu
rüyada yanaklarımı serinletmek için
tersyüz ettiğim yastığın kıvrımlarında gizliydi.

Herkes gibi çıktım sokağa.
Sokağın ucuna sokulan vapurun
sancak tarafında
çayının buğusuyla pembeleşen
dudaklarına dokunan güneş
tenime işleyen bıçağın parlaklığına dönüştü.

Orada çam ağaçlarının
kendi düzensiz olağan gölgelerinin altında
toprağın seğirten serinliğine gülerken bile
bu kadar
gizemli bir tenhada değildim.

Sokağın köşesine gelince
hemen sağındaki merdivenden inerken
yedinci basamağın kuytusunda filizlenen
yabani otu gagalayan yavru serçenin
taba renkli telaşı karıştığında
bir kırkikindi sabahının uykulu ufkuna
yeraltı çocukları uykuya yattılar
Bense üç şey yaptım
Vapura bindim
iskele tarafında oturdum
çay içmedim.

Akşam olup yağmur durduğunda
su zerreciklerinde yüzerken
ışığın da kırılabileceğini yüzümden anlıyorlar

Birden kenti toprak ve çam kokuları
iğde ve ıhlamur kokuları
fesleğen ve hanımeli kokuları
çingenelerin buhurlaşan ellerinden yükselen
gül kokuları sardı.

Kokuların ölümsüz olduğunu bilmiyorlar.

Arnavut taşlarının
gri bir yaranın kabuğu gibi
asfalttan fışkıran parlaklığıyla
büyülendiğim sabah
saçlarının ıssızlığında buharlaşan
nisan yağmurunun tütsülediği
sokaklardan geçtim utanarak

Nikriz, babasının neyinde gezinen
nefesini ruhuna çektikten sonra oldu bunlar.

Koridor boyunca yürüdük
ve kendimizi gökyüzüne asılı bulduk.

Çiçeklerin de kırılabileceğini
ölümsüz olmadığını meleklerin
gecenin kimyanın yasası olduğunu
rabbırüyayı şebden öğrendim
yani ismini kendime söylediğim
o en gidimsiz hatıradan.

Benzeşmezim ey benim
dokunulmazlığı imgeler evreninde
yüzü meleklerin su içtiği derelerde
sesi bir çağlayanın gürültüsünde
elleri mayıs çiçeklerinin
kadife örtüsünde gezinen kardeşim
sevgilim ey peri tetik düştü
mesnet yitirilmiş bir hüznün ölçüsü

Yırt bütün cilt kapaklarını kutsal kitapların
yırt çünkü inançlar çıplaktır,çıplaktır aşk

İçinde bir damla gözyaşı sakladığım kehribar
içimde bir damla gözyaşı sakladığım kehribar
içimde ateşten bir duvar
ateşin de kutsal olduğunu,buzun yakan
yüzü olduğunu olduğunu
yüzümden anlıyorlar


Bir vapur lombozunda güneşle geçiyor
rodosunda,halatların üzerinde
bir acemilik çımacısı
aşkın tafrasını uyutuyor,
güneş aydan düşecek;
yüzünden rüzgarın
rüzgarla yarattığı fırtınalar
ateşin ateşle yandığı mağmalar
buzun sudan
ışığın ateşten
nefesin rüzgardan
dümenini kırarak aklın
şiirin atlasında o kıtanın
kıyılarını arıyorum

Kim diye soruyorlar
neresi diye soruyorlar
hangi yönde diye soruyorlar
hangi burçtan
hangi makamdan
rengi ne
yüzü neresi
kaçıncı sayısı kutsal kitabın
oturduğu kürsü nerede

Kırkikindi yağmurları bitti
mayıs çiçekleri çoktan açtı oysa
buza yazılmış ilk şiir
gökyüzüne yansıdı kocaman bir kırmızıyla

ne zaman aşk dese birisi
nergis çiçeğinden yapılma
bir kuş konar avucuma
büyüdükçe yer değiştirir yaralar
aşkın da adı değişir yaşlandıkça

Gece işte
yaşamak için yeterli nedenimiz var
oysa fazlasına ihtiyacımız yok
ölmek için

Turgut Toygar
Kayıt Tarihi : 15.6.2008 12:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Turgut Toygar