Bir pazar öğleden sonrası. Mavi gökyüzünün gerisinde sanki gri bulutlar var. Güneş arada tenimi yalıyor. Rüzgâr seslendirirken asılı duran deniz kabuklarını arada içim ürperiyor. Kapalı kapılar ardında kalmıştı yüreğim. Baharla birlikte sanki can buluyor. Kaç bahar geçti sahi saydık mı? Ağaçları kaç kere çiçek bastı yeniden? O saka o sudan kaç kere içti? Karganın düşürdüğü çam fıstığı kaç kere olgunlaştı? Sahi kaç bahar geçti?
Mimozaları kaçırdık bu sene. Hani söz vermiştik birbirimize. Her mevsim gelişinde o deniz kentinde olacaktık. Olamadık. Sırada erguvanlar var. Erguvanları bilmezsin sen ve nasıl boyar pembeye şehrimi. Senden kaçıp bu kadim şehre geldiğimden beri sanki yüz yıllık bir yalnızlığı içimde taşıyorum. Kalbini de elini de çekme üstünden demişti eski bir dost yaşamın kıyısında olduğu bir yerde. İşte o gün iki damla gözyaşına hapsetmiştim seni.
Niye hep aynı yerde bulur insan kendini? Sanki hiç bitmemiş, gitmemiş gibi. Niye hep söylenememiş bir söze gebe kalır? Hem en yakın hem de en uzak hissettiren. Niye hep eksiktir bitmemiş bir aşkın gülümsemesi? Sanki uzatsam elimi tutacakmış gibi, yanıma sokulup yatacakmış gibi, sanki yeniden başlasak mimozalar her mevsim açacakmış gibi. Sahi içimizdeki sarı sıcak yazlardan gidebildik mi?
Hani yağmur yağsa hava rahatlayacak. Ha yağdı ha yağacak derken bulut arkasında kalmış güneş gibiyim. İçimdeki yağmurlar sağanak olur mu ki? Ne rahatlatır bu belirsiz hissi. Hani böyle yüreğim ağzıma gelecekmiş, belki biraz hevesi kursağında kalmış gibi, tanımı yok, tarifi yok ama ağırlığınca taşıdığım kalpte yük sanki. Senin kalbinin aldığı kadarı ne? Paylaşsam taşıyabilir mi ki?
Adettendir,seven vurulur
Sevilenindir gurur
Sevgi dolu dizgin
Sevgi içten
Sevgi savunmasız
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta