Özlemişti dağlarda mavi, sarı navruzu,
Çiğdem çiçeklerini, kekikleri, yarpuzu,
Hiç aklına gelmezdi sisli dağın kar, buzu,
Kim derdi ki karlara al al kanlar akacak,
Karların arasından, kardelenler çıkacak.
Seviyordu, kuş gibi kanat takıp uçmayı,
Özgürlük sevdasında, yeni ufuk açmayı,
Asla düşünemezdi, yazılandan kaçmayı,
Kim derdi ki karlara al al kanlar akacak,
Karların arasından, kardelenler çıkacak.
Kentler arası yollar hem çileli, hem yokuş,
Dağları aşmak için, seçildi demirden kuş,
Kaderin çağrısına doğru başladı uçuş,
Kim derdi ki karlara al al kanlar akacak,
Karların arasından, kardelenler çıkacak.
Alanları dolduran yürekler, onu bekler,
Gözler ufukta kitli, ne zaman gelecekler?
Hiç birinin aklından geçmez ki, ölecekler,
Kim derdi ki karlara al al kanlar akacak
Karların arasından, kardelenler çıkacak.
İnsanlara bu dünya dipsiz kuyu, Muhsin’im,
Canları çıkmadıkça, çıkmaz huyu, Muhsin’im,
Taceddin Dergâhı’nda rahat uyu, Muhsin’im,
Kim derdiki karlara al al kanlar akacak,
Karların arasından, kardelenler çıkacak.
(NİSAN 2009)
Sezayi TuğlaKayıt Tarihi : 30.10.2012 17:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ASIM’IN NESLİ Bir yiğit göçtü aramızdan. Yöresel tabirle tam bir yiğido. İnancından, inandığı davadan zerre kadar taviz vermeyen, her türlü tahrik ve zorluklara karşı dimdik duran bir yiğit o. Hakaretsiz, küfürsüz, “ağız tadıyla bir küfür dahi edemediklerinden şikâyetçi olanlara karşı”, örnek teşkil ederek bir yaşam sergileyen, imrenilecek bir yiğitti o. Mücadelesini yaşamı boyunca hak bildiği yolda, kimseyi kırmadan, incitmeden, rencide etmeden sürdüren, misyon sahibi, davasının yılmaz savunucusu, Muhsin beyi ve yanında bulunan kazazedeleri rahmetle anıyorum. Yakınlarının, siyasetin, ülkemizin, kısacası hepimizin başı sağ olsun. Onu görünce Mehmet Akif’i hatırlıyordum çoğu zaman. Asım’ın nesli geliyordu gözlerimin önüne. Umulan nesil. Beklenen nesil. Örnek teşkil edilecek nesil. Muhsin beyinde bu özlemi çekenlerden biri olduğundan daha emin oldum, son durağının yer tespitinde. Vasiyetinde var mıydı, yok muydu bilmiyorum? Ama “Taceddin Dergâhı”nın seçimi, “Asım’ın Nesli”nden bir yıldızın daha o ulvî makama uğurlandığını gösteriyor ibreler. Bir salon programında tanışmıştım kendisiyle. Program sonunda bir masada oturup memleketin ahvali hakkında fikir teatisinde bulunmuştuk karşılıklı. Ayrı siyasi kulvarlarda olsak da, tabanımızın aynı halk kitlesini teşkil ettiğinden dem vurmuştum Muhsin beye. Taban birleşikse niçin tavanda birleşik olmasın ki. Birliğin, kendi özlemi de olduğunu söylemişti bana. Ama küçük nüansların olduğunu vurgulamıştı o mert ve dürüst şahsiyet. İltihak teklifine sıcak bakmadığını, ama ittifak çağrısına her zaman hazır olduğunu, bunu tabanının da kabullenebileceğini ifade etmişti o zaman. İltihak olayına niçin soğuk baktığını sorduğumda, kendisinin de bir misyonunun var olduğunu anlatmıştı gülümseyerek. Düşündüm, haklıydı. O zaman, yaklaşık olarak mealen; “Biz sizi kabile kabile yarattık ki daha iyi tanışıp anlaşasınız diye” ayeti kerimesi gelmişti aklıma. El sıkışıp, sarılarak ayrılmıştık mutmain olarak salondan. Hemşehrimdi. Ondan öte, aynı topraklarda yaşadığımız, aynı inancı paylaştığımız, vatansever, hak ve adalet sahibi bir kardeşimizdi o. Kadere inanan, tedbirini alıp, tevekkül eden ve çevresine de tedbirli olmanın gerekliliğini vurgulayan teslimiyetçi bir yapıya sahipti o. Çevresinin almış olduğu karara, saygısından dolayı (içine sinmese de) muhalefetini ince bir serzenişle ortaya koyması ne kadar manidar değil mi? Hava muhalefetini kastederek; “hava var görmüyor musunuz, yoksa siz beni öldürmek mi istiyorsunuz? ” Nur içinde yat, mekânın cennet olsun dava adamı kardeşim.
Bu güzel insanı bu güzel dizelerle dile getiren şairi tebrik ederim
TÜM YORUMLAR (1)