Kardelenler Şiiri - Savaş Barha

Savaş Barha
482

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Kardelenler

Son gemi de kalkıyor,

hadi uyan, vakit daralıyor.

Denizde dalga,

semada yağmur.

Gir koluma, gidelim.

Delice poyraz esiyor.

Gir koluma, hava soğuk.

Gir koluma da dinle beni.

Senin hayallerin hiç

suya düştü mü?

Öyle birer birer,

yaprak yaprak değil,

damdan düşercesine,

cümbür cemaat, külliyen.

Yok mu?

Ne garip!

Ya hayalsizsin

ya da umutsuzsun.

Benim hayallerim vardı.

Metruk bir binada mahsur kaldı.

O umutlarım elimdeyken

takmıştım kafaya,

bu iş olacaktı,

başka yolu yoktu.

Az kalmıştı,

çok az kalmıştı.

Çizilmiş sınırları

silmeme çok az kalmıştı.

Ayı avucuma alıp

kana bulayacaktım geceyi.

Vişne rengine bürüyecektim

akşamüstlerini.

Olmadı, yapamadım.

Kaç yumruk vurdum denize,

dize gelmedi deniz, yenildim.

Ben denizi yumruklarken

rüzgâr dur durak bilmeden esti,

göğsümü hazan mevsimine çevirdi.

Bekledim.

Onu çok bekledim.

Gelmedi.

Neden gelmedi ki?

Oysa beni nerede

bulacağını biliyordu.

Ya eski bir duvar dibinde

eski püskü bir sandalyede

ya rutubetli yıkık dökük bir balkonda

ya da sevda tepesinde bir mezarda

parmak uçlarının parmak uçlarıma değdiği o anda

yaşadığım mutluluğu anlatamamanın

ıstırabını çekmekteydim.

Geleceğini umuyordum,

ama gelmedi.

O gelmeyince

yılkı atları ayrık otlarını ezip geçti,

mehtap karardı, umutsuzluk diz boyu.

Umutsuzluk içinde

anılar dehlizinde yandım.

Ben yandıkça öğrendim ki

ölümden daha somut bir şey yokmuş,

güzelliklerden soyutlanmış şu ruhsuz dünyada.

Güzelliğini kaybettiğine göre dünya

susmalıyım, ama o varken susamam ki!

Gülmek varken

ağlayamam ki.

Kopmadı ki kıyamet,

bu kederim niye?

Ben ağladığımda

yedi gök birden bire inliyor,

yer yarılıyor, dağlar titriyor.

O gün yeri, göğü, dağı duymayıp

beni duyduğunda penceresini açtı.

Penceresini açınca

her şey suspus oldu.

Avazım çıktığı kadar haykırdım:

“Sen ki canlı bir heykelsin,

sokağın, şehrin sana hayran.

Ben ki zamanın evveliyim,

yolculuğum bugünün ahirineydi.”

Onu da yapamadım.

Dünü, yarına taşıyamadım.

Beceremiyorum onsuzluğu.

Yamacından uzakta yaşayamıyorum

ve çok korkuyorum.

Neden korkuyorum biliyor musun?

Artık yazma demesinden,

artık şiir yazma demesinden korkuyorum.

Yine haykırmaya başladım:

Haydi durma!

Gel, gir koluma.

Korkularımı yenmeme yardım et.

Ben şiir olayım, bizi yazayım.

Sen türkü ol, bizi söyle.

Gök geniş, bize yeter, dedim.

Yok, olmaz, dedi.

Sustum.

Arkasını döndü, gitti.

Dönüp bakmadım.

Yumruğumu sıktım,

duvarlar yıktım, dönüp bakmadı.

Durdu, olduğu yerde ağladı.

Kuşlar, dökülen gözyaşlarını

kanatlarına alıp getirdi.

Kanayan elime sürdü,

elim iyileşti.

Yine sustuk!

Yine sustuk!

Susarken umutlandık.

Umudumuzu besleyen de

bu suskunluklarımız oldu.

Bir gece efendim,

bir gece.

Bir gece uyuyup

yepyeni bir güne

merhaba diyeceğiz.

Güneş, yine

sarımtrak bir gün bağışlayacak bize.

Rüzgâr efil efil esip saçlarımızı okşayacak,

tenimize buğday tarlalarının kokusunu sürecek,

bulutlar üstümüzde raks edecek.

Bir gece efendim,

bir gece.

Bir gece bahar olup

yeniden doğacağız.

Savaş Barha
Kayıt Tarihi : 1.11.2019 19:13:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Savaş Barha