ince ince kar yağıyor şehre
incecik serpiliyor aşk yüreğime
seni sevdiğim mevsimdeyim
çocuklar kartopu oynuyor bahçede
köşede dimdik duruyor kardan adam
ağzı kulaklarında demirden bir kule
gözleri kömür değil
gözleri paletimde karışmayan çözemediğim bir renk
gözleri zeytin dalında kar buğusu
sular gibi derin bakıyor kalbimi sökecek belli
ama ben bir ölüyüm
önce diriltecek sonra öldürecek
yeni bir şiir diyor dudakları
yeni bir şiir...
yazıyorum...
ve gidiyor
ve ölüyorum
gitme...
gitme..
serttir denizsiz iklimler
koysuz yeşilsiz gülüşler
aldanma kristalliğine
soğuk soğuk erir buz çiçekleri
sana mayıs bahçeleri kurmuşken ben
gitme...
gidişin barbar bir hükümdarı anımsatıyor tarihe
yıkılıyor koca bir medeniyetin kütüphanesi
yakılıyor sayfalar
ilimsiz kültürsüz düşüncesiz bir nesil
kendi boşluğunda hayıflanıp duracak gençlik
vasıflı, paralı bir gelecek
kupkuru aşksız bir gelecek
kor olmuş harfler ateş olmuş yazı
duygular kül yığını...
parçalanmış gönül kimin umurunda
hırslı bir gelecek
kahretsin kahredici bir gelecek
gitme daha vuslatı yazmadım
eriyip gidiyorsun gözlerimin önünde
kime yaktın mumları kimin için bu yollar
kimin saçlarını tarıyor nefesin
elleri yar mı bildi yüreğin
benim yüreğim her mevsim ılıkken
çocukların sesleri geliyor uzaklardan
oyun sesi değil bu
bu sefer savaş...
bu sefer çığlık...
kanla karışık yağmurlar yağıyor şehre
penceredeki damlalar kızıl kıyamet
tepeden tepeye koşturuyor kendini bilmez rüzgar
kentin ufuklarında kızıl güller açıyor
ikiye katlanıyor kıyametin kopuş vakti
hangi güzelin parmaklarını kınalıyor ellerin
gelincik mevsimi değil ki sevgilim
gitme suların çeşmelerden içildiği
her şeyin şiirle anlatıldığı çağlara gidelim seninle
gitme, beni bu yalnızlıkta sensiz bırakma
gitme gitme çiçekleri özledim
boş ver, diyorlar boş ver gitsin
bir sigara yak ardından zaman tükensin
ben bilmem öyle kağıtlara tütün sarmayı
içtim kalemleri tattım mürekkebin en acısını
almayacak mısın aynalardan kendini
ressam değilken bir çöp adam bile çizemezken
nasıl nakışladın aynalara suretini
hekim dilenmez ölümü bekleyen hastalar
acıma dokunmayın
kim uzanırsa uzansın itecektir ellerim
sen git ben gidemem
hani diyor ya şair
‘Beni Allah tutmuş kim eder azat
Anlamaz yazısız pulsuz dilekçem
Anlamaz ruhuma geçti bilekçem'
isimsiz ellerim koynumda
bir vav gibi kıvrılıp kaldım duvarların dibinde
sınırları aşanlar yükseldi benim ülkemde
bu dünyada onlar kazandı
ötesini bilemem
ötesini allah bilir
Kayıt Tarihi : 4.12.2017 21:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
iki bin on dört rüzgar kenti yeni bir şiir...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!