uyuyor sakin sular belki sadece dalgın
ben ona bağlanıyorum, gecenin kopardığı halata
ince bir şafak düşüyor
ne güneş turunç bugün, ne her şey senin yüzün
bütün kuşlar hırpani bütün ağaçlar evsiz
hiçbir rüzgarı tanımıyorum adıyla
hiçbir rüzgarı senden başka
İnce bir şafak düşüyor
kendinden ince sızılara
küçük rastlantılarla geliyor ölüm
ne çabuk külleniyor aşk ne erken bir ikindi
ah karayel ah sevgili
hangimiz kalacak sulara hangimiz dönecek şimdi
ne kaybetmişse henüz kaybetmiş
gökyüzü artık ölü bir deniz
ahşap bir iskeleye bağlanıyor günahlar
karaya vuruyor koca kent
enkazdan ikimiz çıkıyoruz
hangi yaprağa tutunacağım / aynı öyküde yaşlanmıyoruz
gürgen ve güvercin kenti soluyor benim için
kükürt doluyor boğazları yanıyor
yorgun bir sağanağa bağlanıyor sevdalar
karaya vuruyor sonbahar
enkazdan ikimiz çıkıyoruz
hangi dala tutunacağım / aynı şiirde kırılmıyoruz
en son o
çınar terk ediyor yaprağını
pul pul sökülüyor dökülüyor gövdesi
deri değiştiriyor gri, yeşil, sarı, yamalı
gömlek değiştiriyor sevdalar
bir külah gibi örtüyor kış, tomurcuklarını
her şeyden çok ölümü hatırlıyor yapraklar
küçük rastlantılarla geliyor ölüm
ne çabuk külleniyor aşk ne erken bir ikindi
ah karayel ah sevgili
hangimiz kalacak son yaprağa hangimiz düşecek şimdi
ince bir şafak düşüyor
kendinden ince sızılara
hiçbir rüzgarı tanımıyorum adıyla
her yönden esiyorsun
ne çabuk külleniyor aşklar ne erken bir ikindi
ah karayel ah sevgili
ölü bir ay, solgun bir güneş
ve şarkımız bağlanıyor son yaprağa
hepsi birden düşecek şimdi
Kayıt Tarihi : 15.1.2006 17:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
“Ah karayel” dedim ben de sesli sesli. Sen misin bunlara sebep, yoksa sadece biçim misin birikmişliklere?
“Herkes kendi gerçeğini yaşar “ diyordu sayın Aras “Üç Ruh” isimli denemesinin sonunda. Herkes kendi şaşkınlığını ve aynı zamanda kendi bilgeliğini de bu durumda diye düşünüyorum. Tüm rüzgarların adının, tadının karıştığı kavşakta “Kareyel”i tanımlamaya çalışırken o.
“Ne çabuk külleniyor, aşklar ne erken bir ikindi” dizesinin bendeki etkisi; sanırım onun şaşkınlığının altını çizen bölüm, benim için. Yaşam ve ölüm birbirinin içiçeliğinde sarmalanmışken peki sevdalar, neden bu kadar tükeniyor diye doğrusu şaşmamak da elde değil. Şaşmak gerek öte yandan.
Gecenin kopardığı halatla çözülmüştü düşünceler şiiirin başlangıcında. Geceler , o her şeyin en iyi analiz edildiği geceler. Her şeyin birbirine önce arap saçı gibi karışıp, sonra ilmek ilmek ayıklanmayı da bildiği zaman aralıklarında başlıyor her şey. Herkes kendi gerçeğine gecelerde ulaşıyor en çok. Şiirde ise bu gecenin içine sızan şafakla tanımlanmış. O her şeyin belirginleşmeye başladığı, silüetlerin ne olduğunun daha iyi göründüğü şafak çizgisinde gecenin karanlığından sıyrılrken.
Bir yaprağa, bir şiire sığmaz oluyor iki sevgili. Hangimizde geçiş önceliği, hangimiz kalacak geriye (ya da diğer deyişle ) diye yalvarmalar o yüzden. Ne gitmek ne kalmak istemek tek başına için için. Ama tüm bunların doğallığını bilen bir yerden bilgelik işte. Demeyin olur mu hiç diye, şaşkınlık ve bilgelik aynı potada. İşte böyle hayat. Her şey iç içe. Bilmediklerimizden çıkıyor bildiklerimizin yanıtı. Ve bildiklerimizde saklı henüz bilmediklerimizin anahtarı.
Karaya vurunca koca kent o yüzden enkazdan iki sevgili çıkıyor yalnız. Birinin gidişi, birinin de kalışı öbür yüzde daha belirgin olsun diye kim bilir.
Dip not: Şiirde kelimeler birebir kendi anlamlarıyla girmezler sahneye. Ama yine de karaya vuran sonbaharda enkaz yerine başka bir yerden çıkılmasını aradı gözlerim.
Sevgilerimle
Aynur Özbek Uluç
kaçış çizgisi ve karayel...
Şiir bir kaçış çizgisi.Sonbahardan kışa doğru bir kaçış çizgisi.Karayele doğru ve karayel ile birlikte bir kaçış çizgisi.
Karayel:Kuzeybatıdan esen, genellikle soğuk, bazen fırtına niteliğinde yel, keşişleme karşıtı.
Mısra içinde kullanılışı.
Karayel bir kıvılcım simsiyah oldu ocak. NFK
Claire parnet ise kaçış çizgisi ile ilgili şunları söylüyor diyaloglar isimli kitabında.
''Gitmek, kaçıp kurtulmak,bir çizgi demektir.Lawrence'a göre,edebiyatın en üstün nesnesi: gitmek, kaçıp kurtulmak...ufuğu geçmek, başka bir hayata girmek.
İşte Melville Pasifiğin ortasında kendini böyle bulur.
O gerçekten ufuğun çizgisini geçti.Kaçış çizgisi yersizyurtsuzlaşmaktır.
Kaçış, gizemcidir veya sanattır veyahut aşağılık bir şeydir,çünkü bu sorumluluklardan kurtulmaktır,dünyadan çıkmaktır.
Kaçmak eylemlerini terketmek değildir,kaçmaktan daha eylem dolu bir iş olamaz.Hayaliliğin tam tersidir.Bu hem birilerini kaçırmak,hem de bir şeyleri kaçırmaktır,bir haberin gebertilmesi gibi,bir sistemi kaçırmaktır.
George Jackson hapishane hücresinde şöyle yazdı.Buradan kaçma olanağım olabilir ama bütün kaçışım boyunca kendime bir silah arıyorum
Ve dahası Lawrence: eski silahların çürüdüğünü söylüyorum, yenilerini yapın ve doğru ateş edin. demedi mi?
Kaçmak çizgi çizmektir, haritacılık yapmaktır.
kendinden ince sızılara
hiçbir rüzgarı tanımıyorum adıyla
her yönden esiyorsun
ne çabuk külleniyor aşklar ne erken bir ikindi
ah karayel ah sevgili
şarkımız bağlanıyor son yaprağa
ikisi birden düşecek şimdi
şiir kendi ırmağında yıkanmaya başlayınca herkesin olurmuş,ben bu şiiri aldım..
yüreğine sağlık abla
bin umutla...Temel Kurt
okunulası güzellikte.Tebrikler
Sevgilerimle,
Bir de 'raslantı' değil, 'rastlantı' olacak...
TÜM YORUMLAR (6)