Gün, şafağın eşiğinde doğar burada;
ışık, Karadeniz’in alnına dokunur önce.
Hırçınlığını geride bırakır deniz,
fırtına susar bir an,
ve yaz
çıplak ayakla iner sahile.
Deniz, kum ve güneş
ezelden tanış üç kardeş gibi
yeniden kavuşur.
Zaman tuzlu bir nefes alır,
mevsimler barışır.
Rüzgâr kumların arasından geçerken
kentin adını fısıldar.
Dalgalar bu sesi ezberler,
şehir kendi şarkısını söyler.
Yalı Mahallesi
uzun, ince bir nehir gibi
akar kıyı boyunca;
her pencerede bir yaz,
her adımda eski bir hatıra.
Aşağı Aziziye
sessizliğin kalbidir;
orada dinginlik
yüksek sesle konuşur.
Acarlar Longozu’nda
su aynadır;
ağaç kendini seyreder.
Yeşil, zamanın suretidir burada,
ve dünya
susarak anlatır.
Maden Deresi
dağdan inerken
adı silinmiş yılları taşır.
Taş bilir, su hatırlar;
insan
akışta tamamlanır.
Çarşıda hayat
renk renk akar.
İnsan, kalabalıkta
yalnız değildir artık.
Meydanda Atatürk,
zamana karşı dikilmiş
çelik bir irade gibi durur.
Limana gemiler yanaşır ağır ağır;
yılların yükünü bırakır
Yeni Mahalle’nin omuzlarına.
Demirler çözülür,
hatıralar bağlanır kıyıya.
Fırınlardan taze simit kokusu yayılır;
sabah, sokaklara umut sürer.
Sitelerdeki havuzlar
berrak sularıyla
yorgun günleri dinlendirir.
Ve sen Karasu,
bitmeyen bir yaz mevsimi;
Karadeniz’in
asi, tuzlu, güneşli çocuğu.
Her gidenin içinde bir parça tuz,
her dönenin alnında
bir güneş lekesi.
Zaman geçer;
sen kalırsın.
Kayıt Tarihi : 22.12.2025 21:06:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!