Karanlıklar, gözün alabildiğine uzadığı düşüncelerin belki de farkındasızlıkla olabildiğince deldiği uzaklardaki bir ışık arayışı ile tüm geçmişi, an be an, göz önlerine getirerek tüm benliğimizin içinde kaybolduğu belirsizliklerle, arayışlara dolgun gözlerle, akıp gittiğimiz belki de sonsuzluğa yakın uzaklıklar…
Affedilemez hataların art arda dizildiği geçmişin uzak köprüsü karanlıklar…
Geçmişte kalan beyin altı olarak ruh doyumsuzluğumuzdaki arayışların sanki yıldız kaymasına yapışan sessizliklerle pişmanlıklarımızla, hatalarımızla, sevinçlerimizle, kol kola horon tepmek istediğimiz imkânsızlıklarımızın sıralandığı erişilmez uzaklıklar, karanlıklar…
Ömür dediğimiz yaşanmışlıklarımızın göz önüne dizilen karelerinde mutluluk arayışlarımızın kaybolduğu derinliklerdi belki de karanlıklarda kayboluşlarımız…
Belki de düşme ve düşkünleşmelerimizin çarelerini, sebeplerini, arayışlarımızdı karanlıklar…
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman